Sartre'nin "Hiçbir zaman Alman işgali altındaki kadar özgür olmamıştık" deyişi bana günümüzdeki anti demokratik uygulamaları ve özgürlük sorunsalını hatırlattı
Belki biz de günümüzde hiç olmadığımız kadar özgürüz.
Medyayı susturmak, sendikaları etkisizleştirmek, bağnaz düşünceli insanları yönetici koltuklarına oturtmak, cahil ve fakirleri yardım adı altında rüşvet ile kandırmak, aydınları, siyasetçileri, siyasi parti liderlerini çeşitli gerekçelerle, komplolar ile hapislerde tutmak işte açıkça görülüyor ki hiç bir işe yaramıyor.
İşte bu nedenle zor zamanlardaki özgürlük mücadelesi, rahat zamanlardaki komformist özgürlükten çok daha değerlidir.
Baskılar düşünce özgürlüğünü kısıtlasa bile özgür düşünceyi asla yok edemiyor.
Kimileri özgürlüğü her istediğini, istediği zaman ve istediği yerde yapmak olarak tanımlıyor, anlıyor, sanıyor.
Bu tanımı toplum kurallarını hiçe saymak olarak almıyor. Toplumun kısıtmalarıyla sınırlandırılmış eylemden de bahsetmiyorum.
Zaten özgürlük benim anladığım biçimiyle istediğini yapabilme eyleminden aşkın bir durumdur.
Özgürlük bir eylem değil bir durumdur. Farkındalık durumu, bilinç durumu...
Özgürlük bir sorumluluk durumudur. Asla bencilce davranma değildir.
Bir nevi aydın sorumluluğu... Önce kendine, benliğine sonra diğerlerine olasılıkla topluma...
Farkındalık sahibi, sorumluluk alabilen birey işte böylece özgür olacaktır.
Özgürlük, bütün bu anlamlarının dışında aynı zamanda seçim yapmaktır.
Seçimlerimiz tüm yaşamımızı belirlemiyor mu? Seçim yapmak işte bu yönüyle de bizi sorumluluğa yönlendirir.
Seçimlerimiz,
Kendimize, ailemize, topluma, insanlığa karşı sorumlu olduğumuzu gösterir. Bu idealist bir yaklaşımdan ziyade realist bir yaklaşımdır
Tüm yapıp etmelerimiz özgürlük üzerine olmalı.
İnsan koşulsuz olarak özgür olmak zorundadır.
Yorumlar
Yorum Gönder