Charles Darwin HMS Beagle Seyahati (1831-1836)


Charles Darwin 27 Aralık 1831’de HMS Beagle ile İngiltere’den ayrılırken, amaçları arasında kutsal kitaplardaki yaratılış görüşünü ispatlayacak kanıtlar bulmakta vardı. Ancak bu düşüncesi daha birinci yılında değişecekti.

Darwin ve onun evrim kuramı üzerine okuma yapanlar gayet iyi bilirler ki, Darwin’in  HMS Beagle gemisiyle  27 Aralık 1831- 2 Ekim 1836 tarihleri arasında yapmış olduğu Dünya seyahati ve bu yolculuk boyunca yapmış olduğu gözlem ve incelemeler, sonrasında oluşturacağı evrim kuramının, yazacağı “Türlerin Kökeni” kitabının temel verilerini oluşturmuştur. Bu yolculukta Darwin’in neler gördüğünü, incelediğini ve nasıl sonuçlara ulaştığını; bunların yaratılış, tufan hikayeleri ile nasıl çeliştiğini anlamadan evrim kuramı yeterince anlaşılamaz.

Kuşkusuz Darwin bir biyolog değildi, jeolog ta değildi.  O küçüklüğünden itibaren doğaya, özellikle bitki ve hayvanlara ilgi duyuyordu.Doktor ve zengin bir aileden gelen Darwin bu yönüyle ailesini, özellikle babasını çok endişelendiriyordu. Babasının zorlamasıyla tıp öğrenimi için Edinburg üniversitesine  gitmiş ama tamamlamamıştı. Ancak aldığı eğitim de bütünüyle boşa değildi, anatomiyi öğrenmesi ve burada öğreneceği hayvan doldurma işlemi (taksidermi), ileride gezilerinde çok işine yarayacaktı.

Edinburg’ta tanıştığı önemli kişilerden birisi zoolog prof Robert Edmond Grant idi. Grant Darwin’i yenilikçi fikirlerle, özellikle Lamarck’ın evrim kuramıyla tanıştıracaktı.

Doktor olmak istemediğini en sonunda babasına açmıştı. O zaman yapılacak iş hayatını rahat bir şekilde kazanabileceği din adamlığıydı. Kiliseye kabul edilebilmek içim Oxford veya Cambridge’’den diploma almak gerekiyordu. Ayrıca Anglikan kilisesinin inancının Otuz Dokuz Maddesine inandığını açıklamak gerekiyordu.

Darwin Din adamı olmak için gittiği Cambridge’de üç buçuk yıl geçirdi ve burada ilerideki hayatını etkileyecek iki kişi ile tanıştı.

Birincisi botanik ve jeoloji profesörü rahip John Stevens Henslow’du. Henslow arazi gezilerine çok önem veriyordu ve genç Darwin’in doğaya merakını ve gözlem gücünü hemen fark etmişti.

Taniştığı ikinci önemli kişi Londra Jeoloji Darneği’nin başkanı Adam Sedgwick’ti. Henslow bu ikiliyi tanıştırmıştı. Darwin aslında jeolojiye ilgi duymuyordu. Onun ilgisi özellikle böceklere karşı idi. Bu nedenle Sedgwick’in derslerine girmemişti. Ama 1831 Ağustos’unda onun Galler’e yaptığı bir araştırma gezisinin 2 haftalık bölümüne katılmıştı. Aralarında geçen bir diolog, Sedgwick’in gelişmelerin kutsal kitaplara uygun değilse nasıl karşı çıktığının bir göstergesidir.

    Adam Sedgwick (1785-1873)

Darwin bir gün Sedgwick’e ailesinin yaşadığı Shrewsbury çevresinde bir çakıl ocağında tropikal denizlerde yaşayan deniz kabukluları olduğunu söylemişti. Aldığı yanıt “birileri gelip onları oraya atmıştır” olmuştur. Devamında ise  Darwin “peki bunların buraya doğal yollarla geldiğini düşünemez miyiz? sorusuna, Sedgwick:”Bu (durum) İngiltere’nin iç bölgelerinde kaya oluşumlarıyla ilgili bugün bildiğimiz her şeyi yıkacağı için, jeoloji adına büyük bir felaket olur” demiştir. Charles Darwin Sedgwick ile yaptığı araştırma gezisinden sonra evine döndüğünde, 29 Ağustos 1831 tarihinde Cambridge’ ten  hocası Henslow’dan bir mektup alır. Mektupta Henslow kendisine bilimsel amaçlı bir dünya seyahatinde yer alması öneriyordu. Ancak yıllarca sürecek böyle bir yolculuk tehlikeliydi. Yolcuları okyanustaki şiddetli fırtınalar, tropikal hastalıklar vb zorluklar bekliyordu. Afrika ve Güney Amerika’da sıtma hastalığı vardı. Bu nedenle buralara “Beyaz adam mezarlığı” deniliyordu. Ayrıca gezide kullanılacak “Beagle” tipi gemilere kötü havalarda kolayca batabildikleri için “Yüzen Tabut” adı verilmişti.

A map of the world

AI-generated content may be incorrect.

Bu nedenle Charles Darwin, babası Dr. Darwin’i ikna etmek zorunda idi. Çünkü babası böylesine tehlikeli bir yolculuğa sıcak bakmıyordu. Ancak dayısı Jos sayesinde baba Darwin İkna edildi.

Yolculukta, HMS Beagle gemisine Robert FitzRoy kaptanlık edecekti. Aslında Darwin’in bu gemide resmi bir görevi yoktu. Bu nedenle bütün masrafları kendisi ( dolayısıyla babası) karşılıyacaktı. Ancak dikkatli gözlem becerisi nedeniyle Darwin’i bu geziye önerilmişti. 

A portrait of a person in a military uniform

AI-generated content may be incorrect.

Geminin resmi doğa bilimcisi, gemi doktoru Robert McCornick’ti. O dönemde gemilerde bu görevi gemi doktoru yapıyordu. Ancak bir yıl sonra 1832 yılında gemi Brezilya’da iken, kaptanın Darwin’i çok kayırdığı gerekçesi ile gemiden ayrıldı ve İngiltere’ye döndü. Bu tarihten sonra seyahatin bittiği 1836 yılına kadar doğa bilimci görevini Darwin üstlendi.

1820 yılında inşa edilen HMS Beagle gemisinin boyu 27.5 metre, eni ise 7.5 metre idi. Bu büyüklükte bir geminin okyanustaki şiddetli fırtınalara dayanması zordu. (Gemi, İstanbul boğazındaki vapurların yaklaşık yarısı kadardır) O dönemde gemilere hayvan adı vermek bir gelenekti. Beagle bir köpek türünün adıydı.

A model of a ship

AI-generated content may be incorrect.

Darwin yolculuk için yanına şu kişisel eşyaları aldı.

12 gömlek
1 heybe
1 çift terlik
1 çift yürüyüş ayakkabısı
1 mikroskop
1 yerbilim pusulası
1 düz pusula
2 tabanca
1 tüfek
1 teleskop
1 kalem kutusu
1 yerbilim çekici
5 simpisometre
3 dağ barometresi
1 karanlık oda
1 büyüteç
1 nemölçer
14 kitap
1 hayvan doldurma kitabı
İspanyolca dil kitabı

Ayrıca Darwin gemide 3.35 X 3.05 metrelik bir kamarada kalacaktı. Kamarada 1 masa 3 iskemle ve geminin 275 kitaptan oluşan kütüphanesi vardı. Darwin gece masanın üzerine serilen bir hamakta uyuyacaktı.

 

A drawing of a ship

AI-generated content may be incorrect.

 Beagle yolculuğunun amacı, Güney Amerika kıtasının kıyı ve adalarının haritasını çıkartmak ve ziyaret edilen yerlerin konumun (enlem-boylam) hassas bir şekilde ölçmekti. Gemilerin güvenli seyahati için bu gerekliydi. Bu yolculuk bu amaçla düzenlenen ikinci araştırma seyahatiydi. Bu araştırma gezileri 1820’den başlayarak 1845 yılına kadar sürdü.


Beagle gemisinin uzun bir bakım çalışmasından sonra yaklaşık 2 ay gecikmeli olarak yolculuk 27 Aralık 1831 tarihinde 74 kişi ile başladı.

16 Ocak 1832 günü Atlas Okyanusundaki Cape Verde Takımadalarına varıldı.
Burası Afrika karasının en batı ucundan 460 kilometre uzaklıkta 10 ada ve 5 adacıktan oluşuyordu. Fogo’da aktif bir yanardağ bulunuyordu.  En büyük ada Santiago’nun Praio limanına vardıklarında Darwin’in ilk dikkatini çeken şey kayalık yamaçta beyaz, deniz kabukluları ve mercanlardan oluşan, deniz seviyesinden 14 metre yükseklikte, yatay olarak birkaç km uzanan bir tabaka oldu. Bu beyaz tabaka, deniz kabukları (fosiller) ve kireçtaşı içeren yatay bir tortul kayaçtır. Bu yatay tabakanın üzerine eğimli olarak gelen bazaltik lav akıntıları yer alır.

Darwin bu gözlemiyle şunu fark etti:

  • Önce denizaltında tortul tabaka oluşmuş (fosil içerikli beyaz katman).
  • Sonra bu tabaka yükselmiş ve üzerine volkanik lavlar akmıştır.
  • Bu durum, yeryüzünün yavaş ve sürekli değiştiğine, yani uniformitarianizm ilkesine uygun bir şekilde jeolojik süreçlerin işlediğine dair bir kanıt olarak görülmüştür.

A close up of a hill

AI-generated content may be incorrect.

Bu beyaz tabaka ada da bulunan volkanın lav akıntısının üzerinde bulunuyordu. Bu şu anlama geliyordu. Geçmiş dönemlerde volkanik faaliyetler sonucu lav akıntıları olmuş sonra denizde yaşayan deniz kabukluları ve mercanlar öldüklerinde çökelmiş, kara yükselince bu tabaka deniz seviyesinden yüksekte kalmıştı. Sonra tekrar lav örtüsüyle kaplanmıştı. Bu yaratılışçıların her şeyin Tufan ile oluştuğu varsayımı ile açıkça çelişiyordu.

A map of a island

AI-generated content may be incorrect.

Bilimsel Önemi:

Darwin için bu, katastrofik olaylar yerine uzun süreli ve düzenli süreçlerin yeryüzü şekillerini oluşturduğunu gösteren ilk güçlü kanıtlardan biriydi. Daha sonra bu fikirlerini "The Structure and Distribution of Coral Reefs" (1842) ve diğer jeolojik eserlerinde geliştirmiştir.



Burada bir parantez açarak bu anlatılan olayın önemini biraz daha açmak istiyorum. Jeoloji, jeomorfoloji (yerşekilleri bilimi) ve fluvial jeomorfoloji (akarsu şekillenmesi) ilkelerine göre yeryüzündeki süreçler şu şekilde işler:

Yeryüzündeki aşındırıcı kuvvetler, buzullar, rüzgarlar ve dalga ve akıntılar ve önemlisi akarsulardır.Akarsuların aşındırarak taşıdığı malzemeler(taş, toprak gibi) okyanus, deniz, göl gibi ortamlarda binlerce, milyonlarca yıllık bir süreç içerisinde üst üste yatay olarak çökelir.
Çökelme sonucunda renk, doku ve kalınlıkları farklı tabakalar oluşur. Tabakaları inceleyen bilime Stratigrafi (tabaka bilimi) denir.

A close-up of a rock formation

AI-generated content may be incorrect.

Tabakalar oluşurken doğal olarak eski altta, yeni üsttedir. Bu şekilde Alp dağlarında olduğu gibi yüzlerce, bazen binlerce metre kalınlığında tabakalar oluşabilir.
 Sonrasında yeryüzündeki levha hareketleri ile birlikte bu tabakalar sıkışarak kıvrımlanır, karalaşabilir, veya yavaş bir şekilde yükselerek (Epirojenez) yatay duruşlarını koruyabilir. Üzerlerine volkanik faaliyetlerle lav tabakaları da gelebilir. Böyle bir durumda tabakalar uyumsuz olur .Buna “Diskordans” denir. Modern jeolojinin 1800’lerden itibaren gelişimine bağlı olarak biz bu süreçleri günümüzde en ayrıntılı bir şekilde açıklayabiliyoruz, çeşitli yöntemlerle tabakaların bağıl ve mutlak yaşlarını bulabiliyoruz.
Ancak o zamanda yaygın görüş şu şekildeydi: Yeryüzünü sularla kaplayan, büyük bir felakete yol açan Tufan olayı sonrasında, sular çekilince çamurlar çökelmiş ve yeryüzü şekilleri bir seferde ortaya çıkmıştı. Yani her şey Tufan sonucunda oluşmuştu.

Ancak tufan görüşü şu olayları açıklamakta yetersiz kalıyordu:
Farklı yaştaki tabakaları Bazı durumlarda tabakaların eski olanın üstte, yeni olanın altta olması Kıvrılmış tabakalar- Kıvrım dağlarının oluşumu. Diskondans yapılı (uyumsuz) tabakaların varlığını Tabakalarda bunan denizel fosilleri, bunların dağların yüksek kesimlerinde nasıl bulunabildiğini Dünya’da farklı doğrultularda oluşan dağ kuşaklarını ( Alp dağlarının doğu-batı yönünde, And dağlarının kuzey-güney yönünde olması gibi) Daha birçok şey…

Darwin, işte yeni doğan çağdaş jeolojinin o zaman ki önemli ismi Charles Lyell’’in  “Jeolojinin Temel İlkeleri” kitabını yanına almıştı. Dolayısıyla Lyell’in kitabında yazdıklarını doğrulamış oluyordu.
An open book with a drawing of a city

AI-generated content may be incorrect.
Buraya bir not düşelim: İleri de bir çok kez anlatacağım gibi, gezi boyunca Darwin’in yaptığı bir çok gözle, inceleme Yaratılışçı Jeologların anlattığı Tufan olayına ve yaradılış efsanelerine ters düşüyordu.

Ancak aslında gemi kaptanının kendisinden beklediği ,Kutsal kitaptaki söylemleri destekleyecek bulguları toplama göreviydi.

HMS Beagle 29 Şubat 1832 günü Brezilya’da Bahia Eyaletinin başkenti San Salvador’a ulştı. Burada Tropikal yağmur ormanlarında araştırmalar yaptı. Elde ettiği bulguları paketleyerek hocası Henslow’a yolladı. Onun olumlu takdirlerini aldı.

Beagle Brezilya’da iken geminin doktoru ve resmi doğa bilimcisi Robert McCormick, gemi kaptanı FitzRoy’un Darwin’e gösterdiği ilgiyi, kayırma olarak düşünerek gemiden ayrıldı. İngiltere’ye döndü. Bu düşüncesinde Darwin’in gemi kaptanı ile yemek yiyebilmesi, onunla sohbet ederek sıcak bir ilişki kurması, görüşlerini paylaşması etkili olmuştur.

Yıllar sonra İngiltere’ye döndüklerinde FitzRoy kuramı nedeniyle Darwin’e karşı çıkacak, Huxley’in bir tartışmasında elindeki  incili göstererek bunların kutsal kitaba aykırı olduğunu söyleyecekti. Yaşamına intihar ederek son verdi.

Beagle 24 Ağustos 1832 günü Arjantin’de Arjantin’de Bouenes Aires vilayetinin Bahia Blanca limanına vardı. Arjantin’de yaptığı geziler süresince (Bahia Blanca, Punto Alta, Santa Cruz), ileride oluşturacağı teorinin önemli ipuçlarını yakalar. HMS Beagle gemisi 15 Eylül 1835 günü Galapagos Takımadaları’nda Chatlam Adası’na vardı. Takımadalar 13 büyük ada, 6 küçük ada ve 107 adacıktan oluşuyordu. Ekvator kuşağındai Güney Amerika Anakarası’ndan 972 km uzaklıktaydı. Darwin burada yaklaşık olarak 5 haftalık kısa sayılabilecek bir süre araştırmada bulundu. Ancak elde ettiği bulguların gerçek önemini İngiltere’ye döndükten sonra anladı. “Türlerin Kökeni” kitabını yayınlamadan önce Beagle gemisiyle yaptığı yolculuğu anlattığı “Araştırma Günlüğü” kitabında elde ettiği bulguları yazacaktı.

A map of the south america

AI-generated content may be incorrect.

Birçok soyu tükenmiş hayvan fosili bulur. Megatherium, Armadillo, Mostadont, Taxodon bunlardan bazılarıdır. Soyu tükenen bu hayvanların günümüzde örnekleri yoktur.  Kutsal kitabın yorumlanmasına göre, Tanrı tarafından yaratılmış hayvanların soyunun tükenmesi ve değişmesi olanaklı değildi. Bu nedenle bu fosiller Tufan sırasında boğulmuş hayvanlara ait olmalıydı.

Gemi kaptanı FtzRoy mamut gibi iri hayvanların Nuh’un gemisinin kapısından giremedikleri için boğulduklarına inanıyordu.
Arjantin gezisinde bir şey daha Darwin’in dikkatini çekti. Bir yıl önce görmüş olduğu deniz kabukluları içeren beyaz tabaka burada da vardı. Hatta Rio Santa Cruz’da  denizden içeriye vadinin her iki yamacında kilometrelerce uzanıyordu. Bu kıtanın (Güney Amerika) geniş alanlarda yavaş bir şekilde yükseldiğini gösteriyordu.

A wall made of shells

AI-generated content may be incorrect.A close-up of shells in a rock

AI-generated content may be incorrect.

And Dağlarında Denizel Fosiller


HMS Beagle gemisi G. Amerika’nın doğu kıyılarının haritasını çıkarttıktan sonra rotasını batıya çevirdi. Magellan Boğazını geçerek Pasifik okyanusuna açıldı. İlk önce Şili’de Chilio adasına sonrasında Navidad limanına demirledi. Darwin burada 1834 yılında And dağlarına 3 keşif-araştırma gezisi düzenledi. İlki 14 Ağustos-27 Eylül, ikincisi 18 Mart-10 Nisan, üçüncüsü ise 27 Nisan-22 Haziran tarihleri arasındadır. Bu gezilerdeki amacı kalıcı kar sınırına kadar yükselmek ve jeolojik incelemelerde bulunmaktır.

And dağlarında yükseklik nedeniyle flora ve fauna ( bitki-hayvan) son derece azdı. Ancak 5800 metre yükseklikte deniz kabuklularına ait fosiller buldu. Geriye dönerken Villa Vicencio yakınlarında 2000 metre yükseklikte denizaltı volkanizmasına ait izler gördü.

Ayrıca Darwin Şili’de olduğu sürede bir de büyük deprem yaşadı. 20 Şubat 1834 günü Orta Şili’de Valdivia kasabasında ike 2 dakika süren şiddetli bir depreme tanıklık etti. Günlüğüne deprem sonrası çevrede yaptığı gözlemleri şu şekilde aktarmıştır. “ Bu depremin en dikkat çekici sonucu, deniz tabanının kalıcı bir şekilde yükselmesidir. Consepcion körfezi çevresinde  sahilde 1m’ye yakın olduğuna kuşku yok.  Yaklaşık 50 km uzaklıktaki Santa Maria Adası’nda bu yükselme daha belirgin ve kaptan FitszRoy adanın bir kısmında, deniz seviyesinden 3 m kadar yükselmiş, üzerinde kokmuş midye yığınları bulunan kayalar buldu. Ada sakinleri de depremden önce, suyun alçak olduğu zamanlarda midye çıkarmak için bu kayalara daldıklarını söylemişler”
Arjantin gezisinde bir şey daha Darwin’in dikkatini çekti. Bir yıl önce görmüş olduğu deniz kabukluları içeren beyaz tabaka burada da vardı. Hatta Rio Santa Cruz’da  denizden içeriye vadinin her iki yamacında kilometrelerce uzanıyordu. Bu kıtanın (Güney Amerika) geniş alanlarda yavaş bir şekilde yükseldiğini gösteriyordu.

HMS Beagle gemisi G. Amerika’nın doğu kıyılarının haritasını çıkarttıktan sonra rotasını batıya çevirdi. Magellan Boğazını geçerek Pasifik okyanusuna açıldı. İlk önce Şili’de Chilio adasına sonrasında Navidad limanına demirledi. Darwin burada 1834 yılında And dağlarına 3 keşif-araştırma gezisi düzenledi. İlki 14 Ağustos-27 Eylül, ikincisi 18 Mart-10 Nisan, üçüncüsü ise 27 Nisan-22 Haziran tarihleri arasındadır. Bu gezilerdeki amacı kalıcı kar sınırına kadar yükselmek ve jeolojik incelemelerde bulunmaktır.

And dağlarında yükseklik nedeniyle flora ve fauna ( bitki-hayvan) son derece azdı. Ancak 5800 metre yükseklikte deniz kabuklularına ait fosiller buldu. Geriye dönerken Villa Vicencio yakınlarında 2000 metre yükseklikte denizaltı volkanizmasına ait izler gördü.


Darwin geziye çıkarken yanına Charles Lyell’in “Jeoloji’nin  Prensipleri” kitabını almıştı. Gezi boyunca gördükleri bu kitaptaki ilkeler ile uyuşmaktaydı. Doğada her şey yavaş bir şekilde değişmekteydi. Buna “Uniformitarianizm” (Kısaca uniform) denilmekteydi. Yoksa Şili kıyılarındaki falezlerde ve 6000 metre yükseklikteki denizel fosillerin bulunması başka nasıl açıklanabilirdi.

Burada tekrar bir parantez açarak “Uniformitaryanizm” ve “Katastrofizm” hakkınca biraz bilgi vermek istiyorum. Modern jeolojinin temel ilkelerinin ortaya konulmaya başlandığı 18 yy’dan öncesinde hatta yer yer 19 yy’da doğadaki her şeyin, yer şekillerinin ani bir şekilde, bir seferde, tek bir olayla oluştuğu düşünülüyordu. Bu büyük olaya “Tufan” deniliyordu. Tufan “Katastrofik-Ani, karmaşık, yıkıcı” bir olaydı.

Uniform görüş ise doğadaki olayların yavaş bir şekilde, milyonlarca yıllık bir süre, süreç içerisinde olduğunu açıklıyordu. Günümüzde olan olaylar (volkanizma, deprem, kıta-levha hareketleri) geçmişte de olmaktaydı. O zaman olaylar sürekli olarak yineleniyordu. Evet günümüzde bölgesel ani şiddetli  olaylar gerçekleşebiliyordu. Ama bu durumda çökeller hem iri hem de küçük unsurları karışık bir şekilde barındıyor. Tabakalar üst üste düzenli bir şekilde sıralanamaz. Günümüzde modern jeolojinin temeli “Uniform” görüştür. Yoksa binlerce metre yükseklikteki tabakalar arasındaki fosilleri açıklamak olanaksızdır.

James Hutton (1726 –1797)

James Hutton, 1790'larda Dünya'nın hayal edilemez felaketlerle değil, birçoğunu bugün etrafımızda görebildiğimiz, fark edilemeyecek kadar yavaş değişimlerle dönüştüğünü savunmuştu. Yağmur dağları aşındırırken, erimiş kaya yukarı doğru iterek yenilerini oluşturur. Aşınmış tortular kaya katmanları oluşturur ve daha sonra deniz seviyesinin üzerine kaldırılabilir, yükselen kayanın kuvvetiyle eğilebilir ve tekrar aşınabilir. Bu değişimler küçüktür, ancak yeterli zamanla büyük değişimlere yol açabilirler. Hutton bu nedenle Dünya'nın çok yaşlı olduğunu, gezegeni insanlık için uygun hale getiren düzenli yıkım ve yeniden inşa döngülerinden geçen bir tür sürekli hareket makinesi olduğunu savundu.

     Charles Lyell (1797-1875)

Charles Lyell, bu görüşü geliştirdi.  bugün de gördüğümüz kademeli değişimlerin Dünya yüzeyinin özelliklerini ürettiğine dair daha fazla kanıt bulmak için Avrupa'yı dolaştı. Deniz seviyesindeki birçok yükseliş ve düşüşe ve çok daha eski kayaların üzerine inşa edilmiş dev volkanlara dair kanıtlar buldu. İnsanların tanık olduğu depremler ve püskürmeler gibi süreçler, dağ sıralarını üretmek için yeterliydi. Vadiler, dev sellerin değil, rüzgarın ve suyun yavaş öğütme gücünün eseriydi.

Galapagos adaları, birkaç milyon yıl önce oluşmuş volkanik kökenli adalardı. İnsanların buraya yerleşmesi 16 yy’da olmuştur. Burası tam anlamıyla en yakın anakaraya 1000 km uzaklıkta yalıtılmış bir haldeydi. Darwin’in burada karşılaştığı bazı türler anakaradaki türlere benzese de önemli farklar gösteriyordu. Bazı türler ise adalara özgü ( endemik) türlerdi. Galapagos Kaplumbağası ( Yerliler kabuk şeklinden hangi adaya özgü olduklarını anlıyorlardı) Galapagos Pengueni (Dünya’da ekvator çevresinde yaşayan tek penguen türüdür) Galapagos kertenkeleleri (endemik tür) Galapagos İspinozları ( 20 den fazla türü vardı) Darwin’in karşılaştığı ilk hayvanlar olarak söylenebilir.
A map of the galapagos islands

AI-generated content may be incorrect.

Özellikle ispinoz türlerinin bu kadar çeşitlenmesi Darwin’i şaşırtmıştı. Adaların coğrafi koşulları ve besin kaynaklarına göre ispinozların beden ve gaga yapıları birbirlerinden farklıydı. Bu kuşların ortama bağlı olarak değişime uğradıklarını gösteriyordu. “Araştırma Günlüğü”nün ikinci baskısında (1845), Darwin şunları yazıyordu. “Birbirleriyle yakın akraba kuşların oluşturduğu küçük bir grupta bu yapısal değişiklik ve aşamalı farklılaşmayı gördükten sonra, bir kişi gerçekten de bu takımadalardaki kuşların azlığından dolayı bir türün seçilerek, onun farklı amaçlar için değiştirilmiş olduğunu sanabilir”

undefined


A bird species chart showing different types of birds

AI-generated content may be incorrect.

https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2015/04/01/darwin-ispinozlarinda-evrimi-sekillendiren-gen-bulundu/


Burada bir parantez açarak günümüzde bu adalarda ispinoz kuşları üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşmakta yarar var. Galapagos adalarında Princeton Üniversitesi’nden Peter Raymond Grant and Barbara Rosemary Grant, 30 yıldan fazla bir süre araştırma yapmışlardır. Amaçları iklimsel değişmeler, beslenme kaynakları, bitki örtüsü ile İspinoz türünü oluşturan bireylerin değişimi arasındaki ilişkiyi incelemekti.


Araştırma sonuçları doğal seçilimin, iklimin belirlediği yenilebilecek tohum büyülüğüne bağlı olarak değiştiğini gösterdi. Araştırma 1973 yılında, Darphne Major (0.3 km2) adasında başladı.Adada yaygın olarak iki ispinoz türü yaşar. Bunlar, küçük veya büyük gagalı, tohumla beslenen G.Fortis ve sivri gagalı G.Scandes ispinozlarıdır. Besin kaynakları farklı olduğu için aralarında rekabet yoktur. Adadaki tüm bireyler Grant çifti tarafından ayaklarına halka takılarak işaretlenmişti.

Lafı  fazla uzatmadan araştırmanın sonucunu şöyle özetleyeyim: Adada dönemler halinde yaşanan küçük iklim değişmeleri ve besin kaynaklarındaki değişimler, bu iki türün sayılarında değişmelere yol açıyordu. Sonunda kuşlar incelendiğinde (30 yılın sonunda), zaman içinde yaşam koşullarındaki değişim, topluluğun genetik yapısında küçük değişmelere yol açıyordu. Darwin’in  elbette 5 haftalık kısa bir araştırmada bunları anlayabilmesi mümkün değildi. Ancak yine de değişmenin farkına varmıştır. Türlerin kökeni kitabının başında doğal seçilimi anlatmak için yapay  seçilimi (insanlar tarafından) anlatır ve güvercin yetiştiriciliğinden bahseder.

https://galapagosconservation.org.uk/evolution-peter-rosemary-grant/  

undefined

Charles Darwin Türlerin Kökeni 1859

 

Okuma önerisi:
http://biyolojiegitim.yyu.edu.tr/bmk/ga2005.pdf

Darwin eve dönüş yolunda, 1 Nisan 1836 tarihinde  Beagle’nın demirlediği Cocos Adaları’nda on iki günlük araştırmasının sonunda önemli bir keşif daha yaptı. Bu adalar mercan resifleri (Atol) içeriyordu.

Mercanlar 25 metre derine kadar yaşayabilen kalsiyum karbonat içeren ve polip olarak adlandırılan omurgasız deniz canlılarıydı. Bazı yerlerde 300 metre derinliğe kadar mercan resifleri vardı ve o zamanki yaygın kanıya göre mercanlar aşağıdan yukarıya doğru itiliyordu.
Darwin ise bu düşüncenin tam tersini söyledi sığ sularda yaşayan mercanlar adaların, lagünlerin ve özellikle volkanların çevresinde dairesel bir yapı oluşturuyorlardı. Deniz tabanı çöktükçe ışık, sıcaklık ve oksijenle teması kaybetmemek için birbirlerin üzerine yığılarak üremeyi sürdürüyorlardı.

HMS Beagle yolculuğu 2 Ekim 1836 günü son buldu. Yolculuk 1737 gün sürmüştü.75.000 km yol almışlardı.Darwin yolun 3200 km'lik kımını at sırtında geçirmişti. Yolculuğun Darwin'e maliyeti 50.000 sterlini bulmuştu.

Gezi boyunca Darwin 1751 sayfalık bilimsel not tutmuş, günlüğüne 770 sayfa yazmış ve 3907 canlı örneği toplamış ve 1529 hayvan örneğini de alkole yatırmıştı.

Darwin gezi ile ilgili ilk bilimsel sunumunu 4 Ocak 1837 günü Zooloji Derneği'ne yaptı. 80 memeli fosilini ve 450 doldurulmuş kuşu dinleyicilere tanıttı. Elindeki örnekleri dönemin en ünlü bilim adamlarına incelemesi için verdi ve onlarla birlikte çalıştı.

Topladığı fosiller, doldurulmuş hayvanlar ve bilimsel veriler alanında uzman bilim adamları tarafından incelenerek kitaplaştırıldı. Bazı bölümlerini Darwin bizzat yazdı, bazı bölümlerinin editörlüğünü yaptı.
(Doğrudan İngilizce alıntı yaptım. Türkçe detaylarını vermek isterdim ancak bu bile 2 bölüm sürer.)

1839 late May
The three volume narrative of the Beagle voyage "Journal of Researches into the Natural History and Geology of the Countries Visited During the Voyage of H.M.S. Beagle" was published. This was the "three author" edition by Capt. Philip King, Capt. Robert FitzRoy, and Charles Darwin. Published by Henry Colburn Publishers of London.

1839 August
Darwin's narrative of the Beagle voyage was published separately and given the title - "Journal of Researches into the Natural History and Geology of the Countries Visited During the Voyage of H.M.S. Beagle." Published by Henry Colburn Publishers of London.

1839
Part-2 of Zoology of the Beagle Voyage - "Mammalia" written by George Waterhouse & published by Smith, Elder publishers of London.

1840
Part-1 of Zoology of the Beagle Voyage - "Fossil Mammalia" wrtiien by Richard Owen & published by Smith, Elder publishers of London.

1841
Part-3 of Zoology of the Beagle Voyage - "Birds" written by John Gould & published by Smith, Elder publishers of London.

1842
Part-4 of Zoology of the Beagle Voyage - "Fish" written by Leonard Jeyns & published by Smith, Elder publishers of London.

1842 May
Geological Observations of South America - "The Structure and Distribution of Coral Reefs." Published by Smith, Elder publishers of London.

1843
Part-5 of Zoology of the Beagle Voyage - "Reptiles" written by Thomas Bell & published by Smith, Elder publishers of London.

1844
Geological Observations of South America - "Volcanic Islands." Published by Smith, Elder publishers of London.

 

KAYNAKÇA:

Haluk Ertan "Charles Robert Darwin"
Hazırlayan: Alper Dizdar "Bilim Adamlarımız Darwin'i Selamlarken"
Derleyen: Prof. Dr. Timur USTAÖMER "JEOLOJİYE GİRİŞ II DERS NOTLARI"
https://darwinbeagle.blogspot.com/
http://www.aboutdarwin.com/voyage/voyage03.html
https://beagleproject.wordpress.com/page/29/
http://www.scielo.org.ar/scielo.php?script=sci_arttext&pid=S0004-48222009000100001
http://antiquity.ac.uk/projgall/jeck/index.html
https://www.britannica.com/topic/Beagle-ship
https://darwin-online.org.uk/



Yorumlar