Magna Carta


Sunuş:

Magna Carta Libertatum yani Büyük Ferman bir çoğumuzun siyasal tarih, hukuk, veya felsefe alanlarında okumalar yaparken veya çalışırken karşısına çıkan bir terimdir. Çoğunlukla özet olarak İngiltere kralının yetkilerini kısıtlayan bir ferman veya metin olarak biliriz. Ancak bu kısa tanımlamanın dışında aslında özü ve sonrasında bazı maddelerinin anlamının ve etkisinin genişletilmesiyle çağdaş bütün insan hakları beyannamelerinin ve hukuk sistemin temel taşı olma niteliği taşımaktadır. Özellikle adil yargılanma ve kanunlar önünde eşitlik ilkesinin Magna Carta’dan günümüze hukuk sistemin önemli bir unsuru olduğu göz ardı edilmemelidir.                   

Magna Carta 15 Haziran 1215 tarihinde İngiliz Kralı John ve Baronlar arasında imzalanmıştır. Magna Carta’nın anlamı Magna Carta Libertatum yani Hürriyetlerin Büyük Farmanı/Great Charter of Liberties) demektir.

Magna Carta içerdiği vergilendirme ile ilgili maddelerle aynı zamanda feodal sistemin mali ilişkilerine ilişkin bir çözüm arayışıdır.  Bu kısa çalışmamızda 63 maddeden oluşan Magna Carta’nın bütün maddelerinin yorumlanması yerine sadece amacımıza uygun seçilmiş bazı maddelerine vurgu yapılacaktır.

Magna Carta(1215)

Tarihsel Arka Plan

Magna Carta’nın imzalandığı 13. Yy, Batı Roma İmparatorluğunun çöküşünün ardından uzun bir süre merkezi otoritenin olmadığı ve bunun yerine feodalizm adı verilen bir sistemin görüldüğü bir çağdır. Feodalizm temelinde, feodal beyler yani lordlar ile ona tabi olan köylüler yani vassallar arasında sosyal, ekonomik ve hukuki bir sistemdir. Tanımı biraz daha genişletirsek feodal beylerin topraklarına hâkim olduğu, güvenliği sağladığı ve aynı zamanda bağlı bulunduğu krala birtakım yükümlülükleri olduğu tarım ekonomisine dayalı bir sistemdir. İngiltere’de kendine özgü bir feodal anlayış hüküm sürmekteydi. 13. Ve 15 yy. arası İngiltere’ye özgü bu feodal sisteme “Bastard” Feodalizmi denir. “Bastard Feudalism İngiliz tarihçileri için lord ve vassalları arasında patronaja dayalı hiyerarşik bir toplumsal ve siyasal kontrol yöntemiydi.

Feodal bağların tipik özelliği olan hiyerarşik bağımlılık açısından Bastard Feodal toplumsal ilişkileri farklı kılan özellik, sistemin uygulanış biçiminin geleneksel feodal uygulamalardan sapmayı içermesiydi. Orta çağ hiyerarşik toplumsal düzeninde, lord toprak üzerinde kurduğu hâkimiyet sayesinde elinde bulunan toprakların kullanım hakkını kendine bağlı olan vassallara veriyor ve buna karşılıkta kendisine bağlı bu kiracı zümreden askeri ve ekonomik düzeyde hizmet alıyordu.

Patronaja dayalı hiyerarşik bağımlılık ilişkisinin bilinen bu yönteminde, Geç Orta çağ İngiltere’sinde yaşanan siyasal, ekonomik ve toplumsal düzeylerdeki dönüşüm nedeniyle esaslı bir değişim meydana gelmişti. Modern tarihçilikte Bastard Feudalism olarak tanımlanan yeni düzende, ellerindeki topraklar, nüfus artışına paralel olarak, gittikçe daralan lordlar askeri ve sosyal düzeyde ihtiyaçları olan hizmetleri elde edebilmek için toprak vermek yerine nakdi ödeme yapmak suretiyle kendilerine bağımlı sosyal bir zümre oluşturma yoluna gittiler. Bu da toprak merkezli klasik feodal sistemde radikal bir dönüşüme yol açtı. (1)

 Bu dönüşüm dönemin İngiltere’sinde görülen siyasal çatışmalar ve iç karışıklıkların bir nedeni olarak yorumlanmaktadır.  “İngiltere’de 1100’lerden başlayarak, sadece krala bağlı merkezi hükümet kurumları oluştururken, yerel yönetimler yüzyıllar boyunca soyluların (derebeylerinin) ellerindedir. Feodal yasalar uyarınca “kullanım hakkı” olarak üstlenilen bu yetki, özel mülkiyet addedilir. Derebeyinin hizmetindeki kraliyet tebaası askerlik ve merkezi hükümet organlarındaki diğer görevlerini hakkıyla yerine getirirken, yerel yönetim gelirinin belirli (sabit) bir bölümünü Kral’a bağışlamaktan geri kalmaz ama kraliyet taleplerinin her an artabileceğinin bilinciyle hep endişe içindedir. Anlaşmazlık halinde, genellikle her iki taraf da haklıdır, lakin böyle durumlarda yargılayarak hüküm verme yetkisini haiz herhangi bir merci yoktur. Bu işlevi üstlenebilecek tek kurum belki kraliyet konseyidir, çünkü anlaşmazlıklar uzlaşmayla sonuçlanacak biçimde burada tartışılır ve bağlayıcı hükümler bir sözleşmeyle tevsik edilerek Kral tarafından ilgili taraflara verilir. Bu sözleşmeler Orta Çağ hukukunun özüne büyük katkıda bulunmuştur ve Orta Çağın siyasi toplumumun yapı taşlarıdır” (2)

Magna Carta işte bu feodal sistemde doğdu. En nihayetinde Magna Carta feodal beyler ile İngiltere Kralı John arasında yapılan bir anlaşmadır. Şimdi Magna Carta’ya giden süreci kısaca özetlemeye çalışalım.

Tarihsel süreçte Britanya ya da daha dar bir sınıflandırma ile İngiltere farklı etnik kökende topluluk veya toplumların istilasına uğramıştır. Bu bağlamda Britanya kelimesi bir Britannia/Britanya bir Roma adlandırmasıdır. Britanya MS. 43-430 tarihleri arasında Romalılar tarafından yönetilmiştir. 5. Ve 6. Yüzyıllarda ada Germen istilalarına maruz kalmıştır. Germenler 410 ile 871 yılları arasında adaya hâkim olmuşlardır.. 871 yılında Büyük Alfred Dan’ları mağlup ederek Güney İngiltere’de bir krallık kurmuştur. 

Britanya daha sonra 11. yüz yıldan itibaren bu sefer de Norman istilasına maruz kalmıştır. Normandiya Dükü I. William 1066 tarihinde İngiltere’yi fethetmiştir. 1066-1087 yılları arasında İngiltere Kralı olarak görev yapmıştır.

İstila sonrası çoğunlukla Norman kökenli krallar İngiltere’yi yönetmiştir. I. William fetihten ülkeyi baronları arasında paylaştırmıştır. Yani feodal bir düzen kurulmuştur. Bu durum İngiltere’de parçalı bir siyasi yapı ortaya çıkarmıştır. Fakat zaman içinde  İngiliz kralları karşılarında güçlü baronları, sınıfları ve kiliseyi bulmuşlardır. İngiltere’de güçlü bir feodal aristokrasi oluşmuştur

Norman istilası öncesinden başlayarak ve istila sonrasında Britanya’da halk ile kralın karşılıklı mükellefiyetine dayalı örf bir hukuku oluşmuştur. Bunun anlamı kralların mutlak bir iktidara sahip olmaması demektir. Bu nedenle krallar çoğunlukla İngiltere’ye özgü örf ve hukuku gözeterek yetkilerinden feragat ediyorlardı.

1.Henry, Kral Edward ve 2.Henry’in tahta çıkışlarında kralın yetkilerini kısıtlayan belge ve fermanlar bulunmaktadır. Ancak bu durum İngiltere’nin en güçlü kralı kabul edilen ve 34 yıl krallık yapan 2.Henry ile değişmiştir. 2. Henry (1154-1189) güçlü bir krallık kurmuş ve kiliseyi ve feodal beyleri yani aristokrasiyi etkisiz hale getirmiştir. Sonrasında gelen 1.Richard (1189-1199) -Aslan Yürekli-  ve kardeşi  John (1199-1216) -Yurtsuz- bu baskıyı sürdürdüler. Mutlak bir iktidar kurmaya çalıştılar.        

Yurtsuz John (1166-1216)

Magna Carta Yurtsuz John’un krallığı zamanında yazılmıştır. Magna Cartayı ortaya çıkaran süreci John’un kilise ile sürtüşmesi tetiklemiştir. John baş piskoposu kendisi atamak istemiştir.

Papa III. Innocent bunu duyduğunda Kral’ın öne sürdüğü adayın seçimini iptal etmiş  ve  kendi adayı olan Stephen Langton’ı kutsayarak bu makama atamıştır. Ayrıca papa  1209 yılında John’u aforoz etmişi buna karşılık  John da  kilisenin mallarına el koymuştur.

Bu sürecin sonunda 1213 yılında kilise ve John anlaşmıştır.. Fakat bu arada 1214 yılında John Fransa Kralı Philippe Augeste’ye (2.Philip) karşı yaptığı savaşı kaybetmiş ve bu savaşı finanse etmek için yeni vergiler koymuştu. Burada bir parantez açalım ve bu vergi konusunun önemli olduğunu hem Magna Carta’da hem de sonrasında gelen bildirgelerde haksız vergilendirmeye karşı çıkıldığını, hatta konumuz dışında olmakla birlikte 1381 tarihli Wat Tyler liderliğindeki köylü ayaklanmasının da haksız vergilendirmeye karşı yapıldığını hatırlatalım. Bu savaşı finanse etmek için konulan yeni vergilere ise Lordlar karşı çıktı ve kraldan 1.henry fermanına uymasını istediler. Bu fermanda Kral “İngiltere'de şeytani bir varlık olan tüm baskıcı uygulamaları sona erdireceğim” diyordu. (3)

Kral Naibi William Marshal tarafından verilen tavsiyeyle Kral Yurtsuz John, Papa Innocent III ile barış yaptı ve 1213 senesinde papanın dünyevi ve manevi konularda kendisinden daha üst pozisyonda olduğunu kabul eden bir anlaşma imzaladı. Papa bundan böyle Kral’ın feodal efendisiydi ve imzalanan sözleşmede yazan koşullardan birisi de Stephen Langton’ın Canterbury Başpiskoposu olarak İngiltere’ye kabul edilmesiydi. John Ocak 1215 tarihinde kiliseye serbest seçim hakkı vererek kiliseyi yanına çekmek istedi. Buna rağmen Baş Piskopos Stephen Langton baronları desteklemiştir. John baronlardan kendisine sadakat yemini etmelerini istemiş. Ancak bu talebi karşılık görmemiştir.

Baronlar bu süreçte kendilerine karşı güç kullanan John’a karşı birleştiler ve İngiltere’deki şehirleri birer birer ele geçirmeye başladılar Baronlar 24 Mayıs 1215 tarihinde Londra’yı ele geçirdiler ve John’u anlaşmaya zorladılar.  John’un dedesi olan 1.Henry’in 1100 tarihli yemin belgesinden de yararlanılarak 15 Haziran 1215 tarihinde Magna Carta imzalandı. Aslında mühür basıldı.

Magna carta imzalandıktan sonra önemli bazı gelişmeler de yaşanmıştır. John Ağustos 1215’te Papa III.İnnocent’ten belgenin geçersiz olduğuna dair bir karar almış kendince fermanı tanımamıştır.  Hatta baş piskopos Langton’ı görevden almıştır. John Magna Carta’yı tanımayacağını ilan edince tekrar baronlarla arasında savaş çıktı. 1215-1217 tarihleri arasında Fransa Kralı 2. Filip’in oğlu 7.Louis’inde baronların yanında yer aldığı 1.Baronlar savaşı yaşandı.

Bu savaşta John birçok kaleyi kuşatarak aldı. Ancak Ekim 1216’da ölünce yerine 12 Kasım 2016’da 9 yaşındaki III.Henry geçmiştir. 12 Kasım 1216 günü ise Magna Carta metni Henry’nin imzası olacak şekilde yeniden yazıldı.  Bu metinde tartışmalı olan 61. Madde çıkartılmıştır. Louis İngiltere kralı olan III. Henry’e karşı yaptığı savaşı kaybeder ve 1217’de Lambeth Anlaşması ile birlikte ülkesi Fransa’ya döner.   Magna Carta’nın ortaya çıkma süreci ve sonrasında yaşanan savaşlar burada kısaca özetlenmiştir. Sonuç olarak 1225 ve 1297’de Magna Carta benzeri metinler kabul edilse de bunların hiçbiri Magna Carta’nın özgünlüğü ve önemini azaltmamıştır.

Burada bir parantez açarak 1215 Magna Carta’nın ortaya çıkma sürecini etkileyen bir olayın daha üzerinde durmak istiyorum.  Kral Richard zamanında 1189-1190 tarihlerinde York kentinde bir Yahudi katliamı yaşanmıştır. Yahudi katliamının esas nedeninin baronların Yahudi bankerlere olan borçlarını sildirme niyeti olduğu ve Yahudi bankerlerle birlikte, Hristiyan bankerler de öldürülerek borç senetleri ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Richard Malebisse, William Percy, Marmeduke Darell ve Philip de Fauconberg adlı yerel seçkinlerin üyeleri tarafından kışkırtıldı. (4)

Bu adamlar ayaklanmaları şehirdeki Yahudi tefecilere borçlu oldukları büyük borçları silmek için bir fırsat olarak gördüler.

Bu rada 1215 Magna Carta’nın sonraki metinlerinde  kaldırılan 10 ve 11. Maddeleri Yahudilerden alınan borçlarla ilgili olduğunu anımsatmak da yarar var. Magna Carta (1225)

Katliamlar 1188 Londra ve York çetelerinin saldırısı ile başlamış, 1189’da Richard’ın taç giyme töreninden sonra törene katılan Yahudiler saldırıya uğramış, 6 Şubat 1190!da Northwich’teki tüm Yahudiler öldürülmüş, 16 Mart 1190’da 500 yahudi York Katliamı olarak bilinen olaylarda öldürülmüştür. Yine Norfolk Yahudileri yakılmıştır. (5)

Sonrasında Kral John zamanında York Valisine gönderdiği bir yazı ile Yahudilerin güvenliğinin sağlanması emredilmiştir.

Richard B Dabson’a göre (Ortaçağ York Yahudileri ve Mart 1190 Katliamı) York katliamının büyümesi 1215 Magna Carta ile sonuçlanan Baron ayaklanmasının öncüsü olmuştur. (6)

Magna Carta’nın İçeriği

Bazı araştırmacılar Magna Carta’nın içeriğini 5 bölüme ayırmaktadırlar. (7)

1.Kilise ile ilgili maddeler

2. Feodal Düzen ile ilgili maddeler.

3. Adalet ile ilgili maddeler

4. İdari bozukluk ve suiistimallerle ilgili maddeler

5. Yürürlük maddeleri

Kısaca öne çıkan konuları ve maddeleri şu şekilde özetlemek de mümkündür.

Madde 1: Kilisenin özgür olduğu

Madde 2,3,4,5,6,7,8 ve 43 veraset ile ilgili

Madde 10 ve 11 Yahudilerin borçları ile ilgili

Madde 20: Suç ve cezaların orantılı olması

Madde 12, 14, 20, 21 Keyfi vergi konulmaması

Madde 38,39,49 ve 54 Suçun güvenilir delillere dayanması, Haksız ithamlara maruz kalmamak, hukuk ile ilgili maddeler.

Madde 44,47 ve 48 maddeler ormanlar ile ilgili

1215 tarihli   Magna Carta’da bulunan 20 madde 1216,1217 ve 1225 metinlerinde yer almamıştır.

Burada Magna Carta’nın kişi hak ve özgürlükleri, adil yargılanma gibi önemli ilkeler 38, 39 ve 40. Maddeleri inceleyeceğiz ve özellikle 39 maddeyi yorumlamaya çalışacağız.

Madde 38: Gelecekte hiçbir memur, inanılır şahitler göstermeden, yalnız kendi açıklamalarına dayanarak bir kimseyi mahkeme huzuruna çıkaramayacaktır.

Madde 39: Eşitlerinin kanuni bir hükmü veya bir memleket kanunu olmadan hiçbir hür kişi tevkif veya hapsedilemeyecek, haklarından ve mallarından mahrum bırakılamayacak, kanun dışı edilemeyecek, sürülemeyecek, herhangi başka bir şekilde kötü muameleye maruz bırakılamayacaktır. Hiçbir hür kişiye zor kullanmayacağız ve başkalarının zor kullanmasını istemeyeceğiz.

Madde 40: Hak ve adaleti kimseye satmayacağız, reddetmeyeceğiz ve geciktirmeyeceğiz.

Belgenin en önemli maddesi kuşkusuz 39. Maddesidir. Bu madde sadece İngiltere’de sonraki dönemlerde dünya da etki yapan bir temel madde kabul edilmiştir. Buradaki hür kişi tabiri İngiltere tarihinde bazen İngiliz vatandaşı olarak ama çoğunlukla kanunlar önünde eşit kişiler olarak tanımlanmıştır. Eşitlerin kanunu ibaresindeki eşitler kelimesi ise aslında baronların birbirleriyle eşitliğini kastetmektedir.

Burada şunu da söylemek gerek madde 39’un yorumlanmasında çoğu zaman romantik bir tavırla madde de kastedilen anlamın dışında romantik bir tavırla herkesin eşit olduğu bir anlam çıkartılmaktadır. Madde 39’un korumak istediği temel sınıfın aristokrasi olduğu çok açık olmakla birlikte bu maddenin yüzyıllar içinde herkesin kanun önünde eşit olduğu bir anlayışın önünü açtığı da çok açıktır. Nitelik sonraki yüzyıllarda hukuk sistemi açıkça buna evrilecektir.

Bu madde hukukçular tarafından “kanun önünde eşitlik” ve adil yargılanma ilkelerinin bir başlangıç noktası olduğu şeklinde kabul edilmektedir.

Magna Carta’nın üzerinde durulması gereken bir madde de 61.maddedir.

 

Madde 61: Bütün bu bağışları Tanrı için, krallığımızın düzeni ve baronlarımızla aramızdaki anlaşmazlığı gidermek için yaptığımızdan ve bunların tam olarak, bütün etkileriyle, her zaman uygulanmasını istediğimizden, baronlara aşağıdaki teminatı bağışlıyoruz: Baronlar, bu fermanla kendilerine bağışlanan ve teyit edilen barışı ve hürriyetleri korumak ve bütün güçleriyle uygulanmasını sağlamak için, aralarından yirmi beş kişi seçeceklerdir. Eğer biz, vekilimiz, memurlarımız veya emrimizdeki bir kimse herhangi bir kimseye karşı suç işlersek veya sağlanan anlaşmaya veya bu teminatın herhangi bir maddesine aykırı hareket edersek ve bu hareket sözü edilen yirmi beş barondan dördüne bildirilirse, bunlar bize «veya ülke dışında bulunuyorsak vekilimize» durumu bildirerek derhal düzeltilmesini isteyeceklerdir.

Eğer biz veya ülke dışında bulunuyorsak vekilimiz, bize veya ona durumun bildirildiği günden başlayarak kırk gün içinde durumu düzeltmezsek, dört baron durumu yirmi beş baronun geri kalanlarına bildirecekler, onlar da bütün ülke halkının yardımıyla mümkün olan bütün yollardan bizim mallarımıza ve bize saldırarak, bizim, kraliçenin ve çocuklarımızın şahsı dışında bütün şatolarımıza, topraklarımıza ve mallarımıza el koyarak kararlaştırdıkları şeyleri yapmak hakkını kazanacaklardır. Durumu düzeltince yeniden tabamız olarak yaşamağa devam etmek haklarıdır. İstekli olan herkes bu amaçları gerçekleştirmek için yirmi beş baronun vereceği emirlere uyacağına ve bütün gücüyle onlarla birlikte bize saldıracağına ant içebilir.

Bu andı içmek isteyen herkese açıkça ve serbestçe izin veriyoruz ve bunu hiçbir zaman yasaklamayacağız. Aksine, bu andı içmek istemeyen tabamıza bunu zorla yapmaları için emir vereceğiz. Yirmi beş barondan biri ölür, ülkemizi terk eder veya diğer bir sebeple görevini yapmasına engel çıkarsa, geri kalanlar onun yerine kendi istedikleri birini seçerek yemin ettireceklerdir. Hüküm vermeleri gereken bir konuda yirmi beş baron arasında anlaşmazlık çıkarsa, hepsi mevcut olsa da veya çağırılanlardan bazısı gelmek istememiş veya gelememiş bulunsa da, çoğunluğun verdiği karar yirmi beşinin oybirliğiyle vermiş olduğu bir karar kadar geçerli olacaktır. Bu imtiyaz ve hürriyetlerin herhangi bir bölümünün kaldırılmasına veya azaltılmasına sebep olacak bir şeyi, kendimizin veya üçüncü şahısların çabalarıyla elde etmeğe çalışmayacağız. Eğer böyle bir şey elde edilirse bu hükümsüz sayılacak, üçüncü şahıslar aracılığıyla veya kendimiz bunu hiçbir zaman kullanmayacağız.

61. Madde Kralın fermana uymaması durumunda 25 barona açıkça krala karşı savaş hakkı tanımaktadır. Nitekim John fermanı geçersiz kabul ettiğinde hemen ardından 1. Baronlar savaşının yaşandığını hatırlayalım. Bu madde ile son bir not olarak sonraki belgelerde yer almadığını, çıkartıldığını söyleyelim.

Sonuç ve Tartışma

Magna Carta kabul edildiği tarihten günümüze kadar farklı anlamlarda/şekillerde/olumlu olumsuz yorumlanmış ancak önemini hiç kaybetmemiştir.

Çağdaş insan hakları bildirgelerine ilham vermiştir. Örnek olarak 1689 Haklar Beyannamesi, 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi verilebilir.



Magna Carta’nın en önemli özelliği tanınan hak ve hürriyetlerin belirli bir zümre veya sınıfa ait olmaması bütün özgür bireyleri kapsamasıdır.

Burada diğer önemli bir nokta da belgenin Krala baronlar tarafından baskı kurularak onaylatılmasıdır. Ancak sonuçta metin sadece baronlara değil tüm özgür bireylere hak ve özgürlükler tanımaktadır.

Bu belge kralın yetkilerini kısıtlamıştır. Baronlar krala karşı güçlü duruma geçmişlerdir.

İngiltere Parlamenter Sisteme geçti: 1264’te Simon de Monfort’un, III. Henry yenmesiyle 1265 yılında İlk Seçilmiş Montfort Parlamentosu oluşmuştur. 1295 tarihinde Kral I. Edward‘ın İngiliz Parlamentosu oluşmuştur. 1332 yılından itibaren, İngiltere Parlamentosu bugünkü iki meclisli şeklini alarak, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası biçiminde ikili bir görünüme kavuşmuştur

Magna Carta’nın önemi şu şekilde özetlenebilir: “Magna Carta demokrasinin, adalet kavramının, kişisel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasının ve hukukun üstünlüğü, yönetenlerin hesap verme sorumluluğu ilkelerinin yer aldığı ilk kraliyet fermanı niteliğinde bir belgedir” Magna Carta günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihi sürecin en önemli basamaklarından biridir” (8)

İngiltere’de 1215 Magna Carta sonrası haklarla ilgili birçok metin kabul edilmiştir. Örnek vermek gerekirse 1628 Haklar Dilekçesi (Patition of Rights), 1679 Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği (Habeas Corpus Act), 1689 Haklar Bildirisi (Bill of Rights) örnek verilebilir. Bütün bu belgelerin ortak özelliği kapsamı bir insan hakları bildirgesi olmaktan ziyade kralın yetkilerini aristokrasi ve burjuvazi lehine sınırlandırmalarıdır.

1215 yılında, İngiliz Kralı John ile kendisine isyan eden 25 baron arasında imzalanan büyük mukavele (Magna Carta), sadece Anglosakson tarihi açısından değil modern demokrasi tarihi açısından da bir dönüm noktası olmuştu. Sözleşmeyle, ilk kez, kral da bazı temel yasalara uymakla yükümlü hale gelmişti. Magna Carta ile birlikte Büyük Konsey adı altında bir de danışma meclisi oluşturulmuştu. lk yüzyıllarında krala karşı oldukça zayıf kalan İngiliz Büyük Konseyi, tarihsel süreç içinde adım adım güçlenmeye başladı. 14'üncü yüzyıla girilirken üyeleri de dahil herkes artık bu müessese için 'parlamento' adını kullanıyordu. 1278 yılından itibaren parlamentodaki konuşmalar, "Vetus Codex (Kara Defter)" adlı parlamento zabıtları ile resmi kayıt altına alınmaya başlandı. 1327 yılında İngiliz Parlamentosuna, krallık içindeki her kentin halk tarafından seçilen temsilcilerinin de katılmasına imkan veren reform yapıldı. 1332 yılında ilk kez 'Halk Meclisi (House of Common)' şeklinde nitelendirildi. 1341 yılında Halk Meclisi, artık tamamen Lordlar Meclisinden bağımsız toplanmaya başladı ve güçlü bir kimlik kazandı. Vergi konulması ve vergi oranları artık Halk Meclisinin onayı ile yasalaşabilir hale geldi.  

1604 Parlamento açılışında Meclis heyeti 'ifade özgürlüğünün, tıpkı babalarından onlara kalmış mülkler gibi miras aldıkları kadim bir hak olduğu' vurgulandı. James ise Parlamentoyu, "Parlamento sabit bir kurum değil, Kral çağırdığında toplanan geçici bir heyet. Özgürlükleri de geçici. Unutmayın bunu" diye tehdit etti. (9) 1625 yılında ölen Birinci James'in yerine oğlu Birinci Charles tahta geçti Keyfi vergilere karşı parlamento direndi. Edward Coke öncülüğünde 17 Haziran 1628 günü 'Haklar Dilekçesini kabul ederek 1. Charles’e kabul ettirdi. Bu bildiride Magna Carta’ya atıfta bulunularak krala şöyle sesleniliyordu: Oysa Magna Charta nizamnamesiyle, hiçbir özgür kişinin yakalanamayacağı, hapse atılamayacağı ya da kişisel özgürlüğünden, haklarından ve serbestçe hareket edebilmekten mahrum bırakılamayacağı, yasadışı kılınamayacağı, sürülemeyeceği, kendi zümresinden olanların yasal bir kararı ya da ülkenin bu konuda bir yasası olmadıkça, hiçbir biçimde zarara uğratılamayacağı emir ve ilan edilmişti.(10)

Daha sonra önemli bir belge de 1689 yılında yayınlanan İngiliz İnsan Hakları Bildirgesi’dir. (Bill of Rights) Bu önemli belge   İngiltere kralının yetkilerini kısıtlayıp keyfi davranışlarını engelleyen bir insan hakları bildirgesidir. Bildiri de ifade özgürlüğü açıkça şu şekilde vurgulanmıştır: Konuşma özgürlüğü vardır; Parlamento’daki tartışmalar ve görüşmeler, Parlamento’dan başka hiçbir yerde ya da mahkemede suçlama ya da soruşturma konusu yapılmamalıdır. (11)

İngiliz İnsan Hakları Bildirgesi ile Britanya İmparatorluğu’nda tahta çıkan krallar, yetkilerinin çoğunu parlamentoya devretmiş; insan haklarının korunması bağlamında tüm Avrupa ülkeleri için önemli bir adım atılmıştır.

1215 Magna Carta’dan başlayarak, 1689 İngiliz İnsan Hakları Bildirgesine kadarki gelişim  parlamenterlere böyle bir ayrıcalık sağlamasının yanında İngiliz Monarşisinin zaman içinde güç kaybetmesine, vicdan özgürlüğünün kabulü ve devamında ifade özgürlüğüne bakışı ve uygulama alanını değiştirmeye ve geliştirmeye başlamıştır.

Burada sadece Magna CARTA SONRASI İngiltere’deki gelişmeler kısaca özetlendi. Diğer hak ve özgürlüklere dayalı bildirgeler çalışmamızda kapsam dışında tutulmuştur.

Magna Carta’nın yazılmasından günümüze 800 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen üzerine en fazla yorum yapılan ve tartışılan belgelerden biri olma özelliğini korumaktadır. Çağdaş anayasal düzenlemelerin, hak ve özgürlüklerin temel taşı olarak kabul edilmeyi sürdürmektedir. Bütün bu olumlu nitelemelerin dışında belge üzerinde farklı görüşler bulunmakta ve karşıt görüşler de öne sürülmektedir.

Karşıt görüşlerin temel dayanak noktası 1215 tarihli belgenin17-18 yüzyıl liberalleri tarafından romantik bir tavırla gerçek anlamının çok üzerinde yorumlandığıdır. Örnek olarak William Pitt’in” Magna Carta Anayasal düzenin incisidir” William Stubbs’un” Baronlar aslında kendilerinin değil İngiliz ulusunun haklarını korumak için hareket etmiştir” şeklindeki görüşleri bu duruma örnek verilebilir.

William Balcstone’in ” Asi baronlar feodal düzenin devamı için despot krala kabul ettirdikleri bir belgedir”, Edward Jenks’in  “Baronların feodal haklarını güvence altına alan bir belgedir” karşıt görüşler olarak söylenebilir.  “ . Gerçek şu ki: 1215 tarihli belge tüm özgür İngilizleri ya da köleleri kapsamamaktadır.

Bu görüşler doğru kabul edilse de maddelerin baronlara avantaj sağladığı düşüncesi belgenin önemini azaltmamaktadır.

1215 tarihli belgenin verginin gerekçelendirilmesi yani keyfi vergi alınmaması, parlamentonun oluşturulması, kanuna uygunluk ilkesinin benimsenmesi ve kralın yetkilerinin belirli ölçülerde kısıtlanması açısından önemi tartışılamaz.

Sonuç olarak 1215 tarihli Magna Carta orta çağ feodal düzeninin izlerini yani zamanın ruhunu taşımaktadır.

“Günümüzde 1215 tarihli Magna Carta’nın dört maddesi halen yürürlüktedir. Geçerliliği devam eden maddeler, Kilise’ye özgürlük sağlayan 1. madde, Londra şehri için gümrük ve özgürlükleri garanti eden 13. madde, Kral’ın keyfi tutuklama emrini reddeden, adaletin satışını yasaklayan ve kişinin eşitleri tarafından yargılanmasını garanti altına alan 39. ve 40. Maddelerdir” (12)

Günümüzde bize insan hakları, hukukun üstünlüğü, insanların eşitliği, parlamenter rejim açısından ilham vermeyi sürdürmektedir.

Bugün insan hakları açısından bakıldığında günümüzdeki anlamında olmasa da devlet gücünün insan hakları karşısında sınırlandırıldığı yazılı ilk belge olma özelliğine sahiptir. Magna Carta’da taraflar arasındaki görevler ve sorumluluklar belirlenmiş, tarafların sahip olduğu haklar da kayıt altına alınmıştır. Magna Carta’da kralın sınırsız yetkilerini de sınırlandırabilmiştir. Magna Carta’nın kazandırdığı diğer önemli kazanımlar ise, kralın keyfi vergileme politikalarına sınırlandırma getirmiş olması, haksız yere insanların tutuklanarak hapse atılamayacağı ve bu amaçla zor kullanılamayacağı şeklindedir. Magna Carta sadece İngiltere’de parlamenter demokrasi anlayışının oluşturulmasını sağlamakla kalmamış, aynı zamanda kişi hak ve özgürlüklerinin oluşturulmasına önemli bir adım olmuştur

 

EKLER ve KAYNAKÇA

(1)  Geç Orta çağ İngiliz Toplumunu Anlamak: Tarih Yazıcılığında Bastard Feudalısm Kavramının Gelişimi, Fatih Durgun

(2)  Batıya Yön veren metinler Cilt 1. İnsan Hakların Temeli, özü ve doğası nedir?

(3)   https://thehistoryofengland.co.uk/resource/the-charter-of-liberties-of-henry-i/  (İngilizce Metin)

https://stringfixer.com/tr/Coronation_Charter (Türkçe Metin)  Bakınız: Ek

(4)  http://www.historyofyork.org.uk/themes/norman/the-1190-massacre

(5)  Şalom Gazetesi. 22 Şubat 2017 Antisemitizm Zaman Çizelgesi- Erken Orta Çağ Katliamları

(6)  Masonlar Org”Orta Çağda Yahudiler Üzerine Baskılar” 9 Ağustos 2010

(7)  https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/275226  Parlamenter Hükümet Sistemi Olarak “Westminster Modeli” Britanya Örneği Üzerine Bir Deneme, Sezen Kama

(8)  Magna Carta (Büyük Ferman) A. Can Tuncay

(9)  Cemal Tunçdemir  Parlamentonun en uzun yüzyılı (İfade özgürlüğü tarihine bir yolculuk - 3)

(10) https://hukukbook.com/ingiliz-haklar-bildirgesi-petition-of-rights/

(11) https://hukukbook.com/ingiliz-haklar-bildirgesi-petition-of-rights/

(12) Magna Carta, Ersan İLAL

(13)    Magna Carta’da Monarşinin Sınırlanması, Serkan Ünal

Ek 1: Henry I'in Özgürlükler Bildirgesi: 1100

İngiliz kralı Henry, Piskopos Samson ve Urso de Abetot'a ve Worcestershire'ın tüm baronlarına ve hem Fransız hem de İngiliz sadıklarına selamlar.

İngiliz kralı Henry, Piskopos Samson ve Urso de Abetot'a ve Worcestershire'daki hem Fransız hem de İngiliz tüm baronlarına ve sadıklarına [kopyalar tüm bölgelere gönderildi].

1.    Ben, Henry, Tanrı'nın lütfuyla İngiltere Kralı olarak taç giydim, bir piskoposun veya baş rahipin ölümü üzerine, o Kilise mülküne bir halef atanana kadar bir Kiliseden hiçbir mülk almayacağım veya satmayacağım. İngiltere'de şeytani bir varlık olan tüm baskıcı uygulamaları sona erdireceğim.

2.    Herhangi bir baron veya kontum ölürse, mirasçıları miraslarını satın almaya zorlanmayacaklar, ancak kanun ve örf yoluyla geri alacaklar.

3.    Kızıyla veya diğer akraba kadınlarıyla evlenmek isteyen herhangi bir baron veya kont, önce bana danışmalıdır, ancak hiçbir sağduyulu evliliğin önünde duramam. Yeniden evlenmek isteyen herhangi bir dul bana danışsın, ama onun yakın akrabalarının, diğer baronların ve kontların isteklerine uyacağım. Düşmanlarımdan biriyle evlenmesine izin vermeyeceğim.

4.    Baronlarımın dul kalan karısının çeyizinden mahrum bırakılmayacak. Kanuna uygun bir şekilde vücut bütünlüğünü koruduğu müddetçe, dilediği gibi yeniden evlenmesine izin verilmelidir. Ölü bir baronun çocuklarına bakan baronlar, topraklarını ve çıkarlarını yasal bir şekilde koruyacaklardır.

5.    Edward ( İtirafçı Edward ) zamanında alınmayan şehir ve ilçelerde alınan adi senyorajlar bundan böyle yasaklanacaktır.

6.    Miras yoluyla yasal olarak yapılanlar dışında, kardeşime borçlu olduğum tüm borçları ve şikayetleri [iptal edeceğim].

7.    Baronlarımdan herhangi biri zayıf düşer ve para ya da başka mallar verirse, mirasçılar gerektiği gibi hatırlandığı sürece, bunlar onurlandırılacaktır. Güçsüz baronların silah zoruyla verdiği hediyeler uygulanmaz.

8.    Baronlarımdan herhangi biri bir suç işlerse, babamın ve erkek kardeşimin zamanında yapıldığı gibi bir ödeme ile kendisini taca bağlamayacaktır, fakat babamın zamanından önce âdet ve kanun olduğu üzere suçun yerine geçecektir  ve uygun şekilde düzeltmeler yapın. İhanet veya başka bir iğrenç suçtan suçlu bulunan herkes, gerekli düzeltmeleri yapacaktır.

9.    Taç giymeden önce işlenen tüm cinayetleri affediyorum. Müteakip cinayetler Kraliyet adaletinin önünde duracaktır.

10.  Baronlarımın ortak rızasıyla, babamın zamanında yapıldığı gibi tüm ormanları koruyacağım.

11.  Askerlik yapan şövalyelerin ve atların bana tahıl veya diğer çiftlik mallarını vermeleri gerekmeyecek.

12.  Ülkeye sıkı bir barış getiriyorum ve korunmasını emrediyorum.

13.  Kral Edward'ın yasasını ve baronlarının tavsiyesi üzerine babamın getirdiği değişiklikleri geri getiriyorum.

14.  Babamın vefatından sonra benden alınan her şey cezasız olarak derhal iade edilecektir. İade edilmezse ağır para cezası uygulanır.
Tanıklar Londra'nın Maurice piskoposu ve Winchester'ın seçilmiş piskoposu William ve Hereford piskoposu Gerard ve kont Henry ve kont Simon ve Walter Giffard ve Robert de Montfort ve Roger Bigot ve vekilharç Eudo ve Hamo'nun oğlu Robert ve Robert Malet. Londra'da taç giydiğimde. Veda.

 

 

 

Ek 2:        MAGNA CARTA LİBERTATUM Çev: Ersan İLAL

     “Tanrının lütfuyla İngiltere Kralı, İrlanda ordu, Normandiya ve Akitanya dukası ve Anjou kontu olan John, başpiskoposlarını, piskoposlarını, rahiplerini, baş keşişleri, kontlarını, baronlarını, hakimlerini, ormancılarını, şeriflerini, teşrifatçılarını, hizmetkarlarını ve bütün memurlarıyla sadık tabasını selamlar”

1.    İlk olarak. Tanrıya adadık ve şimdi bu fermanla bizim ve bütün haleflerimizin adına teyit ettik ki İngiltere kilisesi hür olacak, haklarında kısıntı yapılmayacak, hürriyetlerinin bütünlüğüne dokunulmayacaktır. Bunun böyle olmasını istediğimiz, baronlarımızla aramızda şimdiki anlaşmazlık başlamadan, kendi serbest irademizle, kilisenin seçim hürriyetini «kilise için çok gerekli ve önemli olduğu kabul edilen bir hakkı» bağışlamış ve bir fermanla teyit etmiş ve bunu Papa III. Innocenta tasdik ettirmiş olmamız gerçeğinden anlaşılmaktadır. Bu hürriyeti biz koruyacağız ve bütün haleflerimizin de iyi niyetle korumalarını istiyoruz. Krallığımızın bütün hür insanlarına da aşağıda belirtilen, hürriyetleri, kendileri ve varisleri adına sahip olmaları ve korumaları için kendimiz ve haleflerimiz adına bağışladık:

2.    Eğer, askerî hizmet karşılığında dolaysız olarak Tacın topraklarına sahip bir kont, baron veya bir diğer kişi ölürse ve varisi ölümünde reşit olup tazminat borcu varsa, geleneksel tazminat tarifesine uygun ödemeyle mirasa sahip çıkabilecektir. Böylece, bir kontun varisi veya varisleri bütün miras için £ 100 ödeyecekler, bir şövalyenin varisi veya varisleri bütün şövalyenin ücreti için en çok 100 s. ve daha az borcu olan, tarifelerin alışılagelmiş kullanılışına uygun olarak daha az ödeyecektir.

3.    Ancak, böyle bir kimsenin varisi reşit değilse ve vesayet altındaysa, reşit olduğu zaman mirasa tazminat veya ceza ödemeden sahip olacaktır.

4.    Reşit olmayan bir varisin toprağının, vasisi ancak makul bir geliri, adet olan ücreti ve feodal hizmet karşılıklarını alacaktır. Bunu yaparken insan veya mala zarar vermeyecektir. Eğer toprağın kayyumluğunu bir şerife veya gelir bakımından bize karşı sorumlu başka bir kimseye vermişsek ve bu kimse zarara sebebiyet vermişse, biz bu kimseden tazminat alacağız ve toprağı aynı seviyedeki iki değerli ve tedbirli kişiye vereceğiz. Bu kimseler gelirler bakımından bize veya kendilerini emrine verdiğimiz kimseye sorumlu olacaklardır, Böyle bir toprağı birine vermiş veya satmışsak ve bu kimse zarar- ziyana sebep olursa, kayyumluk hakkını kaybedecek, toprak bize karşı benzer şekilde sorumlu olacak iki değerli ve tedbirli kişiye verilecektir.

5.    Böyle bir toprağın kayyumluğunu yaptığı sürece kayyum toprağın geliriyle toprağa ait evlere, parklara, dalyanlara, havuzlara, değirmenlere ve diğer teferruata bakacaktır. Varis reşit olduğu zaman bütün toprağı, sapan ve mevsimin gerektirdiği diğer araçlar" la birlikte, toprağın azamî geliriyle, ona devredecektir.

6.    Varisler, toplumdaki durumu daha düşük olanlarla evlendirilemezler. Varis evlendirilmeden önce, durum en yakın hışmına bildirilecektir.

7.    Bir dul kadın, kocası ölür ölmez evlilik payını ve mirasını hemen ve hiçbir engelle karşılaşmadan alabilecektir. Çeyizinin, evlilik payının veya kocasının ölümünde ortak malları olan herhangi bir mirasın karşılığında hiçbir para ödemeyecektir. Kocasının ölümünden sonra, kocasının evinde kırk gün kalabilecek ve bu süre içinde çeyizi kendisine tahsis edilecektir.

 

8.    Kocasız kalmak istediği sürece, hiçbir dul kadın evlenmeğe zorlanmayacaktır. Ancak, eğer toprakları Taca aitse kralın, bir lorda aitse o lordun onayı olmadan evlenmeyeceğini temin etmesi gerekmektedir.

9.    Ne biz ne de memurlarımız, borçlunun taşınabilir malları borcunu ödemeğe yeterli olduğu sürece topraklarına veya rantına el koymayacağız. Borçlunun kendisi ödemede bulunabilecek durumda oldukça kefilleri takip edilmeyecektir.  Eğer borçlunun ödeme kabiliyeti kalmazsa, kefilleri ödemeyle mükellef olacaklardır. Ancak, eğer kefiller isterlerse ve borçlu onlarla ödeştiğini ispat edemezse, ödedikleri borç miktarı borçlu tarafından kendilerine ödeninceye kadar borçlunun toprak ve rantlarından yararlanabileceklerdir.

10.  ? Bir Yahudi’den ödünç para almış bulunan bir kimse borcunu ödeyemeden ölürse, toprağı kimin olursa olsun, varisi reşit oluncaya kadar borç için faiz ödemeyecektir. Böyle bir borç Tacın eline geçerse, kral senette yazılı ana paradan başka hiçbir şey almayacaktır.

11.  ? Eğer Yahudilere borçlu olan bir kimse ölürse, karısı borç için hiç ödeme yapmadan çeyizini alabilir. Eğer ölenin reşit olmayan çocukları varsa, bunların ihtiyacı da kalan toprağın büyüklüğüne uygun olarak karşılanabilir. Borç, kalan miktardan ve feodal lordlara olan hizmet borcu ayrıldıktan sonra ödenecektir. Diğer kimselere olan borçlar için de Yahudilere uygulanan usuller uygulanacaktır.

12.  ? Kendimiz için kurtuluş akçesi, büyük oğlumuzun şövalye olması ve «yalnızca bir kere» büyük kızımızın evlenmesi sebepleriyle toplananlar dışında krallığımızda genel onaydan hiçbir vergi veya yardım toplanamayacaktır. Bu sebeplerle de ancak makul bir yardım toplanabilir. Londra şehrinden istenecek ' yardımlarda da benzer şekilde hareket edilecektir.

13.  Londra şehri bütün kadim hürriyetlerinden ve geleneklerinden yararlanacaktır. Bütün diğer şehirlerin, kasabaların, köylerin ve limanların da bütün hürriyet ve geleneklerinden yararlanmalarını istiyoruz ve bunları bağışlıyoruz

14.  ? «Yukarıda belirtilen üç istisna dışında» bir yardım veya vergi kararlaştırırken gerekli genel onaylamayı alabilmek için başpiskopos, piskopos, rahip, kont ve büyük baronları adlarına göndereceğimiz mektuplarla çağıracağız. Bizimle dolaysız olarak toprak ilişkisi olan herkese, şerifler ve diğer memurlarımız aracılığıyla, belirli bir günde «en az kırk gün mühlet vererek» belirli bir yerde toplanmak için bir çağında bulunacağız. Bütün çağın mektuplarında, çağırının sebebi bulunacaktır. Böyle bir çağın çıkartılınca, o gün için kararlaştırılan iş mevcudun iradesine uygun olarak yapılacak, çağırılan herkesin gelmiş olması aranmayacaktır

15.  ? Gelecekte kimsenin, kendi hür adamlarından, kendi kurtuluş akçesi, büyük oğlunun şövalye olması ve büyük kızının «bir kere» evlendirme masrafları dışında bir sebeple yardım toplamasına müsaade etmeyeceğiz. Bu sebeplerle de ancak makul bir yardım toplanabilir.

16.  Hiçbir kimse bir şövalyelik «ücretinin» veya diğer toprak borcunun gerektirdiğinden  daha fazla bir hizmete zorlanamayacaktır.

17.  Kişiler arasındaki hususî hukuk davaları kral maiyetiyle birlikte dolaşmayacak, belirli bir yerde görüleceklerdir.

18.   Novel disseisin, mort d'ancestor ve darrein presentment davalarına yalnızca ait oldukları eyalet mahkemesinde bakılacaktır. Biz veya yurt dışında olduğumuz zaman kral vekilimiz, her eyalete senede dört kere iki yargıç yollayacağız. Bu yargıçlar, eyaletin kendi seçeceği dört eyalet şövalyesiyle birlikte, mahkemenin toplanacağı gün ve yerde, eyalet mahkemesinde davalara bakacaklardır.

19.  Eyalet mahkemesinin toplandığı günde bakılamayan davalar olursa, şövalyelerden ve mahkemeyi izleyen hür kimselerden adaletin dağıtılmasına yeterli kadarı, işin çokluğuna göre bekleyeceklerdir.

20.  Hür bir insan küçük bir suç için ancak bu suça uygun bir para cezasına çarptırılabilecektir, ağır bir suçun cezası da suça uygun olacak, kişinin yaşamasına engel olacak kadar ağır olmayacaktır. Kraliyet mahkemesi kararlarında tüccarların ticarî mallarına, köylülerin gerekli araçlarına dokunulmayacak, bu para cezalarının hiçbiri o çevrenin tanınmış kimselerince onaylanmadıkça alınmayacaktır. 

21.  Kontlar ve baronlar ancak kendi eşitleri tarafından ve işlemiş oldukları suçlara uygun bir şekilde para cezasına çarptırılabileceklerdir.

22.  Kiliseye mensup bir kimsenin cezalandırılması da yukarıda belirtilen kurallara göre ve cismanî mallarına uygun olarak yapılacak, kilise dolayısıyla sahip olduğu mallar göz önüne alınmayacaktır.

23.  Geleneksel bir mükellefiyeti olmadıkça hiçbir şehir veya kişi ırmaklar üzerine köprü yapmağa zorlanamayacaktır.

24.  Kraliyet yargıçlarının bakması gereken davalara hiçbir şerif, adlî amir, memur veya diğer bir memurumuz bakamayacaktır.

25.  ? Krallık özel meraları dışındaki bütün eyalet, kasaba ve köy topraklarının rantları geleneklere uygun olarak kalacak, bunlara zam yapılmayacaktır.

26.  Eğer Taçla bir fief ilişkisi olan bir kimse öldüğü zaman, bir şerif veya krallık memuru krala borçlu olduğunu gösteren bir belgeye sahipse ölenin taşınabilir mallarından, tanınmış kimselerce borcun karşılayacağı kabul edilen miktarda, almağa hakkı vardır. Bütün borç ödeninceye kadar hiçbir şeye dokunulamaz ve kalan eşya ölenin vasiyetini yerine getirmeleri için varislere verilir. Eğer Taca borçlu değilse, karısı ve çocuklarının makul payları dışında kalan bütün taşınabilir mallar ölenin malı sayılır.

27.  ? Eğer hür bir kimse vasiyetname bırakmadan ölürse, taşınabilir malları kilisenin gözcülüğü altında yakın hısım ve arkadaşları arasında paylaşılır. Alacaklıların hakları korunur.

28.  Satıcı kendi isteğiyle geri bırakmadıkça, hiçbir belge amiri veya diğer krallık memuru bir kimseden peşin ödemede bulunmadan buğday veya diğer taşınabilir mal almayacaktır.

29.  Hiçbir bölge âmiri bir şövalyeyi, kendi bekçilik yapmak veya makul sebeplerle kendi yerine bu işi yapabilecek birini bulmak istediği sürece, kale bekçiliği için para vermeğe zorlayamayacaktır. Askerlik hizmetine alman veya gönderilen bir şövalye bu süre içinde kale bekçiliğinden muaf tutulacaktır.

30.  Hiçbir şerif, krallık memuru veya diğer bir kimse, bir hür kişiden, rızası olmadan at veya araba alamayacaktır.

31.  Ne biz ne de krallık memurları, sahibinin rızası olmadan, şatomuz için veya diğer sebeplerle kereste almayacağız.

32.  Vatana ihanet suçlularının topraklarını bir yıl ve bir günden fazla alıkoymayacak, bu sürenin sonunda topraklan ilgili olan feodal barona geri vereceğiz.

33.  $ Deniz kıyısı dışında kalan bütün balık ağları, Thames, Medway ve bütün İngiltere'deki ağlar kaldırılacaklardır.

34.   Eğer hür bir kimsenin, kendi lordunun mahkemesinde yargılanması hakkını engelliyorsa, writ precipe bir toprak ilişkisi dolayısıyla gelecekte kimseye verilmeyecektir.

35.  Bütün krallık topraklarında şarap, bira ve tahıl için tek ölçü «Londra Quarter» uygulanacaktır. Boyalı bezler, pazen ve abalar ve zırhlar için de standart en iki uç arasında iki İngiliz arşını olacaktır. Ağırlıklar da benzer şekilde standart duruma sokulacaktır.

36.   Gelecekte hayat ve vücudu ilgilendiren ilam ve ihtidalar için para ödenmeyecek ve kabul edilmeyecek, bunlar reddedilmeyecek ve parasız verileceklerdir.

37.   Eğer bir kimse mutasarrıf olarak, mukataa veya hizmet karşılığı Tacın topraklarına sahipse ve diğer bir kimsenin toprağına da şövalyelik hizmeti karşılığı sahipse, biz varisinin vesayetini üzerimize almayacağız, diğer kimseye ait toprağın kayyumluğunu da mutasarrıf şövalye hizmeti borçlu olmadığı sürece, mutasarrıf olarak, mukataa veya hizmet karşılığı olarak almayacağız. Biz bir kimsenin varisinin veya başka hizmet karşılığı olarak almayacağız. Biz bir kimsenin varisinin veya başka birinden elan toprağının kayyumluğuna, bıçak, ok veya buna benzer hizmet karşılığında tasarruf ettiği Taç toprakları sebebiyle sahip çıkmayacağız.

38.   Gelecekte hiçbir memur, inanılır şahitler göstermeden, yalnız kendi açıklamalarına dayanarak bir kimseyi mahkeme huzuruna çıkaramayacaktır.

39.  Eşitlerinin kanuni bir hükmü veya bir memleket kanunu olmadan hiçbir hür kişi tevkif veya hapsedilemeyecek, haklarından ve mallarından mahrum bırakılamayacak, kanun dışı edilemeyecek, sürülemeyecek, herhangi başka bir şekilde kötü muameleye maruz bırakılamayacaktır. Hiçbir hür kişiye zor kullanmayacağız ve başkalarının zor kullanmasını istemeyeceğiz.

40.  Hak ve adaleti kimseye satmayacağız, reddetmeyeceğiz ve geciktirmeyeceğiz.

41.  Tüccar serbestçe ve güvenle İngiltere'ye girip çıkabilecekler, kalabilecekler, eski ve hukukî geleneğe uygun olarak, savaş zamanında bizimle savaşmakta olan milletin tüccarı dışındakiler, kanunsuz bir vergi vermeden, ticaret yapmak amacıyla karada ve denizde yolculuk yapabileceklerdir. Savaşın başlangıcında bizimle savaşan bir ülkenin tüccarı bizim topraklarımızda bulunurlarsa, düşmanımızın ülkesinde bizim tüccarımıza nasıl muamele ettiğini biz veya vekilimiz anlayıncaya kadar, şahıs ve mallarına bir zarar vermeden bekletileceklerdir. Eğer bizim tüccarımıza iyi muamele edilmişse onlara da iyi muamele edilecektir.

42.  Gelecekte, bize sadakatini belirten herkesin krallığımız topraklarına karadan veya denizden serbestçe ve korkmadan girmesi kanunen tanınmıştır. Bu yalnızca savaş sırasında, kısa bir süre için memleketin yararına kısıtlanacaktır. Memleketin kanunlarına uygun olarak hapsedilmiş veya kanundışı edilmiş bulunanlar, bizimle savaş durumunda bulunan ülkelerin insanları ve tüccarı «ki bunlara yukarıda belirtilen şekilde muamele edilecektir» bu hükmün dışında bırakılmışlardır.

43.  Eğer bir kimse, varis bulunmadığından veya işlenmiş bir suç dolayısıyla, bizim elimize geçmiş bulunan Wallingfcrd. Nottingham, Boulogne, Lancaster veya diğer baronluk topraklarında bulunuyorsa, ölümünde varisleri bize barona verecekleri kadar tazminat ve hizmet borçlu olacaklardır. Bu toprağı biz geçmişte baronun idare ettiği gibi idare edeceğiz.

44.  Ormanların dışında yaşayan kimseler, davayla ilgili veya bir orman suçundan dolayı tutuklanmış birinin kefil değilseler, genelgelerle çağırıldıkları zaman krallığın orman yargıçlarının karşısına çıkmak zorunda olmayacaklardır.

45.  ? Yargıç, bölge âmiri, şerif ve diğer memurları memleketin kanunlarını bilen ve bunları iyi koruyabilecek kimseler arasından tayin edeceğiz.

46.  Kilise vakfında bulunmuş olan ve bunu İngiliz krallarının fermanları veya tasarruf sözleşmesiyle ispatlayan bütün baronların, vakfın başında bir rahip bulunmaması durumunda bunların kayyumu olmak haklarıdır.

47.  Kendi krallığımız süresince orman ilân ettiğimiz bütün toprakları derhal serbest bırakacağız; zamanımızda kapatılmış olan nehir kıyıları hakkında da aynı şekilde hareket edilecektir.

48.  ? Ormanlar, tavşan ağılları, ormancılar, ağıtçılar, şerifler ve adamları, ırmak kıyıları ve bekçileriyle ilgili bütün kötü adetler hakkında her eyaletin oniki yeminli şövalyesi tarafından soruşturma açılacak ve soruşturmadan başlayarak kırk gün içinde kötü adetler bütünüyle ve kesin olarak kaldırılacaklardır. Ancak, bize, eğer biz İngiltere'de bulunmuyorsak, vekilimize, durum derhal bildirilecektir.

49.  ? İngilizlerin bize barış veya sadakat teminatı olarak vermiş bulundukları bütün rehine ve fermanları derhal geri vereceğiz.

50.  ? Gerard de Athee'nin bütün akrabasını görevlerinden alacağız ve bunlar gelecekte İngiltere'de görev alamayacaklardır. Söz konusu kimseler Engelard de Cigogne, Peter Guy ve Andrew de Chanceaux, Guy de Cigogne, Geoffrey de Martigny ve biraderleri. Philip Marc ve biraderîeriyle yeğeni Geoffrey ve bütün adamlarıdır.

51.  ? Barış yeniden sağlanınca derhal, krallığımıza atları ve silâhlarıyla gelerek zarar vermiş bulunan bütün yabancı şövalyeleri, okçuları, yardımcılarını ve askerleri dışarı çıkartacağız.

52.  ? Eşitlerinin kanunî bir hükmü olmadan, topraklarını, şatolarını, hürriyetlerini veya haklarını ellerinden aldığımız kimselere bunları derhal geri vereceğiz. Eğer bir anlaşmazlık çıkarsa, mesele aşağıda barışı sağlamak için koyulmuş bulunan maddede sözü edilen yirmi beş baronun hükmüyle karara bağlanacaktır. Ancak, bir kimse eşitlerinin kanunî bir hükmü olmadan babamız kral Henry veya kardeşimiz kral Richard tarafından bir şeyden mahrûm edilmiş ve bu bizim veya vesayetimiz altında bulunan birine kalmışsa, ve biz Haçlı seferlerine çıkmak için yemin etmeden önce dava açılmamış veya bir soruşturma açılması için emir vermemişsek, Haçlı seferine katılanlara verilmesi olağan süre kadar hakkımız olacaktır Haçlı seferinden döndüğümüz veya gitmekten vazgeçtiğimiz zaman derhal adaletin eksiksiz yerine getirilmesini sağlayacağız.

53.   ? ilk defa babamız Henry veya kardeşimiz Richard tarafından orman ilân edilmiş bulunan ormanların serbest bırakılıp bırakılmaması, üçüncü bir şahsın şövalyelik hizmeti karşılığı bizim olan diğer bir şahsın tasarrufundaki toprakların kayyumluğu ve diğer bir şahsın tasarrufundaki topraklarda kurulmuş kilise vakıflarında diğer lordun hak iddia etmesi konularında da böyle bir süre hakkımız olacaktır. Haçlı seferinden döndüğümüz veya gitmekten vazgeçtiğimiz zaman bu konulardaki şikâyetlerin incelenerek derhal adaletin yerine getirilmesini sağlayacağız.

54.  Bir kadının şikâyeti üzerine «öldürülenin, kadının kocası olması dışında» hiç kimse adam öldürmekten sanık olarak tevkif veya hapsedilemeyecektir.

55.  ? Haksız ve memleket kanunlarına aykırı olarak bize verilmiş olan veya haksız olarak toplamış bulunduğumuz bütün para cezalan tamamen geri verilecek veya mesele, eğer gelmek isterse, Canterbury Başpiskoposu Stephen'in yanında getirmeği uygun bulduğu kimselerle birlikte katılmasıyla toplanacak olan, aşağıda barışı sağlamak için koyulmuş bulunan maddede sözü edilen yirmi beş baronun çoğunluğunun kararıyla çözülecektir. Eğer Başpiskopos bulunamazsa oturuma onsuz devam edilecektir. Ancak yirmi beş barondan biri benzer bir davada tarafsa, oylamaya katılamayacak, onun yerine yalnız o mesele için, geri kalanlar tarafından başka biri seçilerek yemin ettirilecektir

56.   Eşitlerinin kanunî bir hükmü olmadan, eğer bir Galliyi toprağından, hürriyetinden veya İngiltere ya da İrlanda'da herhangi başka bir şeyden mahrûm etmişsek, bunlar derhal ona iade edilecektir. Bu konudaki anlaşmazlıklar Hudutta eşitlerin verdiği hükümle çözülecektir. İngiltere'deki topraklar hakkında İngiliz, Gal'deki topraklar hakkında Gal ve huduttakiler hakkında hudut kanunları uygulanacaktır. Galliler de biz ve bizim tebamıza benzer şekilde hareket edeceklerdir.

57.   ? Bir Gallinin, eşitlerinin kanunî bir hükmü olmadan, babamız kral Henry veya kardeşimiz kral Richard tarafından herhangi bir şeyden mahrum bırakılmış ve bunun bizim veya teminatımız altındaki başkalarının elinde kalmış bulunduğu durumlarda, bir Haçlı seferine çıkmak için yemin etmeden önce dava açılmamış veya bir soruşturma açılması için emir vermemişsek, Haçlı seferine katılanlara verilmesi olağan süre kadar hakkımız olacaktır. Ancak Haçlı seferinden döndüğümüz veya gitmekten vazgeçtiğimiz zaman derhal, Gal ve diğer bölgelerin kanunlarına uygun olarak, adaleti tam olarak yerine getireceğiz.

58.  ? Llywelyn'in oğlunu, bütün Galli rehineleri ve   bize barış   teminatı   olarak   verilmiş bulunan bütün fermanları derhal geri vereceğiz.

59.  ? Babası William'ın bize vermiş bulunduğu fermanlardan, kendisine başka türlü davranılması gerektiği anlaşılmazsa, İskoçya kralı Alexander'ın kardeşleri, rehineleri, hürriyetleri ve haklarının kendisine geri verilmesi konusunda, kendisine karşı diğer İngiliz baronlarına ettiğimiz gibi hareket edeceğiz. Bu konuda karar, bizim mahkemelerimizde, eşitleri tarafından verilecektir.

60.   Bağışlamış olduğumuz bu gelenek ve hürriyetlere krallığımız topraklarında, tebaamızla olan ilişkilerimizde tarafımızdan uyulacaktır. Kiliseye mensup olsun olmasın, bütün tebaamızın da kendi adamlarıyla olan ilişkilerinde bunlara uymalarını istiyoruz,

61.  ? Bütün bu bağışları Tanrı için, krallığımızın düzeni ve baronlarımızla aramızdaki anlaşmazlığı gidermek için yaptığımızdan ve bunların tam olarak, bütün etkileriyle, her zaman uygulanmasını istediğimizden, baronlara aşağıdaki teminatı bağışlıyoruz: Baronlar, bu fermanla kendilerine bağışlanan ve teyit edilen barışı ve hürriyetleri korumak ve bütün güçleriyle uygulanmasını sağlamak için, aralarından yirmi beş kişi seçeceklerdir. Eğer biz, vekilimiz, memurlarımız veya emrimizdeki bir kimse herhangi bir kimseye karşı suç işlersek veya sağlanan anlaşmaya veya bu teminatın herhangi bir maddesine aykırı hareket edersek ve bu hareket sözü edilen yirmi beş barondan dördüne bildirilirse, bunlar bize «veya ülke dışında bulunuyorsak vekilimize» durumu bildirerek derhal düzeltilmesini isteyeceklerdir.

Eğer biz veya ülke dışında bulunuyorsak vekilimiz, bize veya ona durumun bildirildiği günden başlayarak kırk gün içinde durumu düzeltmezsek, dört baron durumu yirmi beş baronun geri kalanlarına bildirecekler, onlar da bütün ülke halkının yardımıyla mümkün olan bütün yollardan bizim mallarımıza ve bize saldırarak, bizim, kraliçenin ve çocuklarımızın şahsı dışında bütün şatolarımıza, topraklarımıza ve mallarımıza el koyarak kararlaştırdıkları şeyleri yapmak hakkını kazanacaklardır. Durumu düzeltince yeniden tabamız olarak yaşamağa devam etmek haklarıdır. İstekli olan herkes bu amaçları gerçekleştirmek için yirmi beş baronun vereceği emirlere uyacağına ve bütün gücüyle onlarla birlikte bize saldıracağına and içebilir. Bu andı içmek isteyen herkese açıkça ve serbestçe izin veriyoruz ve bunu hiçbir zaman yasaklamayacağız. Aksine, bu andı içmek istemeyen tabamıza bunu zorla yapmaları için emir vereceğiz. Yirmi beş barondan biri ölür, ülkemizi terk eder veya diğer bir sebeple görevini yapmasına engel çıkarsa, geri kalanlar onun yerine kendi istedikleri birini seçerek yemin ettireceklerdir. Hüküm vermeleri gereken bir konuda yirmi beş baron arasında anlaşmazlık çıkarsa, hepsi mevcut olsa da veya çağırılanlardan bazısı gelmek istememiş veya gelememiş bulunsa da, çoğunluğun verdiği karar yirmi beşinin oybirliğiyle vermiş olduğu bir karar kadar geçerli olacaktır. Bu imtiyaz ve hürriyetlerin herhangi bir bölümünün kaldırılmasına veya azaltılmasına sebep olacak bir şeyi, kendimizin veya üçüncü şahısların çabalarıyla elde etmeğe çalışmayacağız. Eğer böyle bir şey elde edilirse bu hükümsüz sayılacak, üçüncü şahıslar aracılığıyla veya kendimiz bunu hiçbir zaman kullanmayacağız.

62.  ? Anlaşmazlığın başlangıcından beri kilise mensubu olan veya olmayan, bütün tebaamızla aramızda gelişen düşmanlık duygularını ve kavgaları geri almış ve affetmiş bulunuyoruz. Ayrıca, sözü geçen anlaşmazlık sebebiyle, saltanatımızın on altıncı yılı paskalyasıyla barışın yeniden sağlanması arasında geçen sürede, kilise mensubu olan veya olmayan bütün tebaamız işlemiş olduğu suçlan bütünüyle affetmiş bulunuyoruz. Ayrıca, bu teminatı ve yukarıda belirtilen imtiyazları ispat etmek için, baronlara Canterbury Başpiskoposu Stephan, Dublin Başpiskoposu Henry, yukarıda adı geçen diğer rahipler ve Master Pandulf un mühürlerini taşıyan mektuplar yazmış bulunuyoruz.

63.  ? Bunlara uygun olarak, İngiliz kilisesinin hür olmasını ve krallığımızdaki kişilerin, bütün bu hürriyetleri, hakları ve imtiyazları iyilik ve barış içinde tam ve kısıntısız olarak kendileri ve varisleri için, bizden ve haleflerimizden her şey ve her zaman için almalarını ve korumalarını istiyor ve emrediyoruz. Biz ve baronlar bütün bunlara iyi niyetle ve ihanet edilmeden uygulanacağına yemin etmiş bulunuyoruz. Yukarıda adı geçen kimseler ve birçok başkaları şahittir. Saltanatımızın on yedinci yılının haziran ayının on beşinci günü, Windsor ile Staines arasında Runnymede adı verilen bir çayırda bizim elimizle verilmiştir.

 

 

Ek 3: 1628 Haklar Bildirgesi

En yüce efendimiz kralımıza, biz ruhani ve dünyevi lordlar ve Parlamento’da bir araya gelmiş olan topluluklar, Kral I. Edward zamanında çıkarılıp yürürlüğe konulmuş bir yasayı hakirane anımsatırız. Bu İmparatorlukta, kralın ya da varislerinin, imparatorluk bünyesindeki başpiskopos, piskopos, kont, baron, şövalye ve soyluların ve diğer özgür kişilerin onayları ve rızaları alınmadan hiçbir vergi ya da yardım parası tarh edemeyeceği ya da oranlarını yükseltemeyeceği yolunda bir yasaydı, bu. Dahası Kral III. Edward’ın hükümdarlığının 25. yılında, gelecekte hiç kimsenin rızası olmadan krala ödünç para vermekle yükümlü tutulamayacağına dair bir yasa da parlamento yetkisince onaylanıp, emir ve ilan edilmişti; ne de olsa ülkenin özgürlüğüyle bağdaşmayan, uygunsuz bir şeydi bu.

İmparatorluğun diğer yasalarıyla da, hiç kimsenin Benevolence diye adlandırılan ya da başka türlü herhangi bir yasadışı vergi altına sokulamayacağı kararlaştırılmıştır.

Buna karşın son zamanlarda, bazı kontluklardaki çeşitli memurlara çeşitli buyruklar ve bu buyrukların icra talimatnameleri ulaşmıştır. Bunun üzerine çeşitli alanlarda bir araya toplanan uyruklarınıza, Majestelerinize belli bir miktar parayı ödünç vermeleri çağrısında bulunulmuştur. İçlerinden bazılarının karşı çıkmaları üzerine, hemen hiç vakit kaybetmeden bu imparatorluğun yasalarının ve nizamnamelerinin asla izin vermeyeceği bir yemin etmeye zorlanmışlardır. Ayrıca gizli bir meclisin önüne çıkmaya, orada hesap vermeye ve bunu taahhüt etmeye cebredilmişlerdir. Bazıları da başka yerlerde bu yüzden zindana atılmışlar, sürülmüşler, çeşitli yollardan tedirgin ve rahatsız edilmişlerdir. Çeşitli kontluklarda, imparatorluğun özgür geleneklerine ve yasalarına aykırı olarak daha başka pek çok ödeme uyruklarınızdan talep edilmiş ve sırtlarına yükletilmiştir.


Oysa Magna Charta nizamnamesiyle, hiçbir özgür kişinin yakalanamayacağı, hapse atılamayacağı ya da kişisel özgürlüğünden, haklarından ve serbestçe hareket edebilmekten mahrum bırakılamayacağı, yasadışı kılınamayacağı, sürülemeyeceği, kendi zümresinden olanların yasal bir kararı ya da ülkenin bu konuda bir yasası olmadıkça, hiçbir biçimde zarara uğratılamayacağı emir ve ilan edilmişti.

Ve Kral III. Edward’ın hükümdarlığının 28. yılında, parlamento yetkisinin onayı alınarak, hangi zümre ve dereceden olursa olsun, kimsenin mülkünden ya da kiraladığı topraktan uzaklaştırılamayacağı, tutuklanamayacağı, mirastan iskat ettirilemeyeceği ve yasal bir dava içerisinde hesap verme olanağını elde etmeden idam edilemeyeceği de emir ve ilan edilmişti.
Hal bu iken, uyruklarınız, son zamanlarda hiçbir neden gösterilmeksizin hapse atılmışlardır. Habeas Corpus ilkeleri gereğince mahkemenin verdiği cezayı çekmek ve geçici de olsa tahliye edilmek amacıyla yargıçların önüne çıkarıldıklarında ve gardiyanlarından tutuklanmalarının nedenini gösterir bir ilmühaberi talep ettiklerinde, kendilerine hiçbir neden gösterilmemiş; sadece Majestelerinin özel buyruğuyla tutuklu bulunduruldukları bildirilmiştir. Yasalar uyarınca hesap verebilecekleri herhangi bir suçlamada da bulunulmamıştır.

Ayrıca son zamanlarda imparatorluğun çeşitli kontluklarına büyük asker ve levend kıtaları yollanmıştır. Halk, büyük zahmetlere sokularak, imparatorluğun yasalarına ve geleneklerine aykırı olarak; rızaları alınmadan, bunları evlerine kabul etmeye ve orada yerleşmelerine izin vermeye zorlanmıştır.

Kral III. Edward’ın hükümdarlığının 25. yılında parlamentoda alınan bir kararla, hiç kimsenin gövdesi ve yaşamı üzerine, yüce özgürlük mektubunda ve ülkenin diğer yasalarında açıklanan ilkelere aykırı hiçbir menfi eleştiride bulunulmayacağı emir ve ilan edilmişti. Buna karşın yakın tarihte, belli bazı kişilerin komiser olarak atandıklarını ve resmen tanındıklarını gösterir. Majesteleri’nin yüce mührünü taşıyan çeşitli yönergeler gönderilmiştir.

Bu yönergelerde bu kişilerin askerlere, leventlere ve onlarla aynı nitelikteki güruha karşı, ülkenin her yerinde; adam öldürme, hırsızlık, ihanet, başkaldırma, şiddet kullanma ya da bunlara benzer cürüm hallerinde, savaş divanlarının kaza içtihadı (yargı anlayışı) uyarınca uygulama yapma yetkisine sahip oldukları belirtilmiştir. Bu kişiler, bu tür suçluların sorgulama ve yargılanmalarını sonuçlandırmak ve savaş yasasına göre idam cezasına çarptırabilmek için, böyle zamanlarda yaygın olan, savaş divanlarına özgü, basit mahkeme usulünü uygulayacaklardır. Ama suçlu kişiler, eğer bu ülkenin yasaları ve nizamnameleri uyarınca ölümü hak ettilerse; yine bu yasa ve nizamnamelere göre yargılanmaları ve idam edilmeleri gerekmektedir; başka hiçbir suretle yargılanamaz, idam edilemezler.

Bu arada, gerçekten cürüm işlemiş bazı canilerse, bu olağanüstü haller yasasından nasiplenerek; imparatorluğunuzun yasa ve nizamnamelerine göre hak ettikleri cezalandırmadan sıyrılmayı başarmışlardır. Söz konusu canilerin sadece savaş yasası uyarınca daha önce sözünü ettiğimiz yetkili kişilerce cezalandırılabilecekleri bahanesiyle, birçok memurunuz ve görevliniz, yasalar ve nizamnameler uyarınca dava açmayı reddetmiş ya da böyle bir davanın açılmasına engel olmuşlardır. Bu yetki sahibi kişiler ve benzer konumda olan diğerleri, imparatorluğunuzun sözünü ettiğimiz yasalarına ve nizamnamelerine tamamıyla ters düşmektedir.
Bu yüzden gelecekte Parlamentonun genel onayı olmadıkça, hiç kimsenin ödünç para, bağış, vergi, herhangi bir armağan vermeye ya da buna benzer bir ödemede bulunmaya zorlanmasını ve bunun için, böyle bir ödemede bulunmayı reddetti diye, kimsenin sorguya çekilmemesini, yemin etmeye cebredilmemesini, hücreye kapatılmamasını, tutuklanmamasını ya da başka bir biçimde eziyet çektirilmemesini ve rahatsız edilmemesini, yüce Majestelerinizden rica ediyoruz. Hiçbir özgür kişi, bu değindiğimiz durumlardan hiçbirinde yasaklanmamalı ve göz altına alınmamalıdır.

Askerlerin ve leventlerin başka bir yere nakledilmelerini, ileride halkımızın başına dert açmamalarını, savaş yasasının uygulanacağına dair yönergelerin geri alınmasını ve yürürlükten kaldırılmasını ve gelecekte Majestelerinizin uyruklarının, ülkenin yasa ve özgürlüklerine aykırı bu yönergelerden dolayı helak olmamaları ya da öldürülmemeleri için, bir daha benzeri yönergelerin çıkarılmamasını Majesteleriniz münasip görmelidirler.

Tüm bunları haklarımız ve özgürlüklerimiz olduğu için, yüce Majestelerinizden, İmparatorluğun yasa ve nizamnamelerine mutabık kalarak, hakirane rica ediyoruz. Majesteleriniz teveccüh gösterip, yukarıda saydığımız durumlardan birinde halkımızın aleyhine alınmış olan kararların, yürütülen işlemlerin ve uygulanan yöntemlerin ilerde örnek olarak gösterilemeyeceklerini ya da bazı sonuçlar çıkarmak amacıyla kullanılamayacaklarını ilan etmelidir.
https://hukukbook.com/ingiliz-haklar-bildirgesi-petition-of-rights/







Yorumlar